Sevgili okurlar, bugün sizlere tanıtacağım birisi var. 4 Ekim 1977’de Fas'ın kuzeyinde dağlık Rif bölgesinde, fakir bir köy olan Bni Chiker'de doğdu. Çocukluğunda çobanlık yaptı. Yedi çocuklu müslüman bir ailenin ikinci çocuğuydu. 1982’de babası, eşini ve kızları Najat ile Fatiha’yı alıp Fransa’ya göç etti. 5 yaşına kadar yoksullukla, 5 yaşında da mülteci olmakla tanışmıştı Najat. Kuzey Fransa'da Amiens kentinin yoksul mahallelerinden birinde yaşadılar yıllarca. Zeki, başarılı, çalışkan, azimliydi. Geçmişini arkasında bırakarak çalıştı çabaladı ve Fransa’da 2 Nisan 2014 de Kadın Hakları Şehir, Gençlik ve Spor Bakanı olarak görev aldı. Hemen arkasından da Milli Eğitim Bakanlığı’na getirildi. Peki yazımıza neden Najat’ı tanıtarak başladık?
Fransa denince benim aklıma hep aşırı Milliyetçi bir toplum gelir. Kendi dilleri dışındaki bir dili, bilseler dahi konuşmadıkları sır değildir. Peki nasıl oluyor da böyle bir toplumda ‘Najat’ bir göçmen olarak bu noktalara gelebiliyor? Cevabı; Entegrasyon. (Entegrasyon; insanların bir toplumla bütünleşmesi, o topluma uyum sağlaması demektir. Sözcüğün kısaca anlamı bütünleşme ve uyumdur.) Bu konuda Avrupa’lılar ve Amerikalılar ne yazık ki bizden çok daha başarılılar, kullanabilecekleri bütün insani kaynakları sonuna kadar değerlendirmekten çekinmiyorlar. Fas’lı, Müslüman bir aileden gelen bir kız çocuğu, bugün Fransa Milli Eğitim Bakanı ise bunun sebebi Najat’ın artık bir Fransız gibi yaşaması ve tartışılmaz şekilde bir Fransa Milliyetçisi olmasındandır.
Malum ülkemiz bu aralar mülteci, göçmen ve sığınmacı cenneti. Bir şekilde ülkemize gelen bu insanlara yönelik etkili bir entegrasyon programına ihtiyacımız var. Tamamen farklı kültürlere sahip olduğumuz tartışmasız bir gerçek. Beraber yaşama konusunda başarılı olmamız için, bizim onların kaosuna değil onların bizim yasalarımıza, kültürümüze, değerlerimize uyum sağlaması gerekiyor. Bu konuda ‘hepsi evlerine dönsün, sınır dışı edilsin’ demek, sadece günü kurtarmaya yönelik bir söylem olarak kalıyor. Kimsenin bir yere döndüğü yok sonuçta. Bu insanların çoğu, dilimizi konuşuyor ancak okuma yazma bilmiyor. Bu insanlar, çocuk yaşta evlenip çocuk yapıyor. Bu insanlar, kendilerine gösterilen bölgelerde ikamet etmeyip kafalarına göre ülkede gezeliyorlar. Bu insanların içerisinde kimliksiz, kaçak, illegal insanlar barınıyor. Bu bir uyum sorunudur ve artık çözülmesi şart.
Son olarak, Küçükçekmece’de, ülkemize kaçak yollardan giren bir cani tarafından istismara uğrayan yavrumuzun haberi yüreğimizi dağladı. Bu ve buna benzer haberleri bir daha almamak için, bu göçmen ve sığınmacı konusunun yanında kaçak göçmenlerin durumunun da sağlıklı bir şekilde ele alınma zamanının geldiğini, hatta geç bile kalındığını düşünüyorum. Bu memleket; şehitler diyarı, sevgi ve hoşgörünün yurdu Türkiye. Mazluma her zaman kucak açarız ancak zalime de tahammülümüz yoktur vesselam.
Haftaya görüşmek üzere.