Anadolu'da M.Ö icat edilerek kullanılmaya başlanan 'Su Değirmeni' zamanla su dışında farklı metotlar yardımı ile amaç genişletmiş. Hem katı gıdaları öğütmek hem de enerji üretimi ve su nakli için de kullanılmış. Değirmenler içine dökülen mısır, buğday gibi tahılları birkaç hamlede una, hatta toz zerreciklerine çevirip öğütürken, günümüzde siyaset mekanizması da aynı yöntemi kullanıyor. Siyaset değirmeni de bir çok gönüldaşını, davaya hizmet edenleri ise o denli çabuk öğütürcesine sistemin dışına atıveriyor.
Siyaset sözcüğünün günümüzdeki anlamı konusunda siyaset bilimin ordinaryuslarından merhum Prof. Bülent Daver’e kulak verelim. Prof. Daver, siyaseti “ülke, devlet, insan yöneti­mi” biçiminde tanımlıyor. Siyasetin tarihçesi eski Yunanlılara uzanıyor.
Aristo (M.Ö) eski Yunan devletçiklerinin, anayasalarını ve siyasal sistemlerini karşılaştırmalı olarak incelemiş. ortaya çıkan “Politika"daha sonra, siyaset biliminin ikinci öncüsü Tunuslu bir İslam düşünürü olan ve batılı kaynakların “sosyolojinin kurucusu” saydığı İbni Haldun (14.yy), devlet ve iktidar kavramlarını bilimsel bir yaklaşımla incelemiş. Ekonomik etmenlerin toplumsal olaylar ve toplumsal olguların da siyasal sistemler üzerindeki etkisine eğilmiş oluşu günümüz gerçeğini o dönemde dile getirmiş.
Mevcut siyasal konjektörde insanların farklı fikirlere, farklı dönemsel desteklerinin değişkenlik göstermesi; ekonomik, inançsal ve millilik kavramları sonucu ortaya çıkıyor. Hepsinden önemli olan etmenlerden, özellikle ekonomi, seçmenin tercihinde veya vereceği mesajda öncelik teşkil ederken, bu durum siyasetçilerin izleyeceği yol haritasına, kişinin yaşam kalitesine etki ediyor. Bu etmenler siyasetin kaderini etkilerken, siyasi oluşumlar kendi iç bünyelerinde bir su değirmeni misali çalışıyor. Genel siyasette son yıllarda özellikle Ak Parti' ve CHP'de
(İYİ Parti henüz yeni olmasına rağmen MHP'den ise Parti değiştirenler dışında sahneden kaybedilen tek isim Oktay Vural) ise ağabey pozisyonunda birçok isim kenara itilmişliği fazlasıyla yaşıyor. Bu durum O partiye, ziyadesiyle zarar verdiği aşikar. Çünkü o isimlerin gölgesinin bile bir kitlesi var ve bu gerçek unutulursa, o kitle de seçimde ya sandığa gitmez, ya da tepki olarak alternatiflere destek verir.
Siyasetin geçmişi ve genel siyaset olgusundan yerel geçersek, durum yine pek farklı sayılmaz. Ak Parti'de ilçe kuruluş aşamasında görev yapan ilçe başkanları, yöneticiler ve kurucuların büyük çoğunluğu şuan siyaseti dışarıdan izliyor. Deyim yerindeyse kırk yılda bir toplantıya dahil edilmekte.
CHP’de nispeten rakiplerine göre son dönemde sırayla teşkilatlarda görev alan isimler var. Eski ilçe başkanlarını parti binasında bazı etkinliklerde görmek mümkün oluyor.
MHP'de ise İYİ Parti'ye kopuşlar sonrası eski jenerasyon büyük oranda gitti, gitmeyenler ise çeşitli sebepler nedeniyle siyasetin içinde yer almaktan kaçınıyor.
Ancak dava adamlığı tam bu noktada ortaya çıkmakta. Kapıdan almıyorsa bacadan gireceksin. Hangi siyasi fikri benimsersen benimse, O fikir için mücadeleni gerek bir titrin olsun, gerekse olmasın yapmalısın. Aksi takdirde sırf ‘Namım olsun’ diye o işe tevessül etmiş olursun. O durumda ise maksadın memleket değil etiket olur. Diyeceğim şu ki siyaset değirmeni sizi zerrelere ayırsa bile, eğer inandığın dava için mücadele etmekten vazgeçemezseniz. O dava sizi karşı ahde vefasını elbette öder. Siz de çektiğiniz cefanın boşa gitmediğini görürsünüz. Ancak en ufak sarsıntıda vazgeçerseniz, işte o vakit kendinize, ne memlekete karşı hiç faydanız olmaz. Beyhuda bir yaşam süresiniz... Aralıklı siyaset yapanlar kaybetmeye mahkumdur. Nasıl oluyor bu? derseniz aday gösterilince veya aday adaylığı söz konusu olunca o sahneye çıkarsanız, size karşı siyaseten itibar kalmaz.