Sevgili okurlar, kadim geleneklerde küpenin çok farklı mesajlar verdiği hep anlatılagelir. Mesela bir rivayete göre, Yavuz Sultan Selim Han Mısır Seferi sırasında kulaklarında küpesi olan insanları görüp ‘’ Bu insanlar neden küpe takıyor?’’ Diye sormuş ve ‘’köle oldukları için’’ cevabını alınca da ‘’Biz de Allah’ın kuluyuz!’’ diyerek küpe takmaya başlamıştır. Tabi ki Yavuz Sultan Selim Han’ın küpe takıp takmadığı konusu, tarihçilerin ikiye ayrıldığı bir konudur ama bizim konumuz bu değil.
Örneğin Kıpçak Türklerinin töresinde de küpenin çok derin manaları bulunmaktaymış. Hepimizin bildiği üzere Türkler, tarih boyunca soylarını (evlatlarını) hep birinci planda tutmuştur. Ailede en küçük oğul baba evinde kalıp atasına, anasına yardım eder, büyük oğul ise genelde orduya hizmet edermiş. Kıpçak Türklerinde, eğer bir ailenin tek oğlu kalmış ise o delikanlının kulağına bir küpe takılırmış. Askerde komutan küpeli askeri görünce onu tehlikeli görevlere vermezmiş, çünkü Türk töresi böyle icap edermiş. Hatta sülale soyu içerisindeki sonuncu erkek kalmışsa o genç kulağında iki küpe taşırmış. Türklerde, askerliğini yapmamış adama kız vermemek tarih boyunca uygulanan bir kıstastı. İşte küpe böyle sert ve kesin bir törenin hüküm sürdüğü Türk topraklarında, bir ailenin neslini sürdürebilme imkânını koruması açısından, toplumsal bir nişan görevi görmüş. Araştırdıkça, küpenin sosyal hayatımızdaki anlamlarının bunlarla da sınırlı olmadığını görüyorum.
Mesela yine Anadolu’da bir döneme damga vuran Bektaşi dergahlarında, dervişlerin kabul törenlerinde, Ehl-i beyte kul olma göstergesi niteliğinde kulaklara küpe takılması adetmiş. Bu küpeyi takmak, Dergah kurallarının ‘kulağına küpe olması’’ manasını taşırmış. O dönemlerde bir kişinin kulağında bu küpelerden varsa o kişinin Bektaşi dervişi olduğu sanılırmış. Tarikat kurallarının aksine davranış sergileyen, harama bulaşan dergah üyesi dervişlerin, dergahtan çıkarılması da küpenin kulaktan çekilip alınması yoluyla oluyormuş. Tabi bu ritüelde de kulak memesi yırtıldığından, günlük hayatta da kullandığımız ‘ eski kulağı kesiklerden’ deyişinin ortaya çıktığı birçok kaynakta anlatılır. Bu bilgilerden sonra bu deyimleri kullanmak daha zevkli hale geldi benim için. Zevkli olmasının yanında bu deyimlerin gerçek manasını bulması daha da önemli bir şey tabi ki.
Bu yazı ile ilgili araştırma yaparken şunları da düşündüm; kullandığımız deyimlerin aslında ne manaya geldiğini bilmeden söyleyiverip geçiyoruz. Karşıdaki da yarım yamalak anlayıverip geçiyor. Yine kullandığımız bir aksesuarın karşı tarafa verdiği mesajların ne kadar etkili olabileceğini, farkına varmadan çevremize bir çok mesaj gönderebileceğimizi fark ettim. Nihayetinde, ‘Kulağımıza küpe olanlara’ göre yaşamanın önemli olduğunu, yoksa sonunda ‘eski kulağı kesiklerden’ olmanın bir faydası olmadığı sonucuna ulaştım.
Herkese mutlu bir hafta sonu dilerim. Haftaya görüşmek üzere…