Sevgili okurlar, bu hafta sağlıkta şiddet konusunu ele alacağım. Öncelikle, sağlık ve şiddet kelimelerinin yan yana gelmesinden dahi üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Hastaneler, insanlara şifa dağıtan kurumlardır. Burada görev yapan insanlar, gece gündüz demeden insanüstü bir gayret sergilemektedirler. Birkaç vakayı örnek gösterip, sağlık çalışanına şiddet uygulanmasını haklı gerekçelere dayandırabileceğinizi düşünüyorsanız, bu yanlış düşüncenizi tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim.

Hasta olarak bazı haklarınız var. Bir hastaneye gittiniz ve hekimden memnun kalmadıysanız, hekimi değiştirme hakkınız var. Sağlık çalışanının görevini suiistimal ettiğini düşünüyorsanız, hasta hakları birimine ya da 184 numaralı sağlık bakanlığı iletişim merkezi (SABİM) hattına konuyla ilgili başvuruda bulunabiliyorsunuz. Hiçbir yönetici, gerçekten kusurlu olan çalışanının arkasında durmaz. Sonuçta bu tür şikayetler nihayetinde yöneticinin başarısızlık hanesine yazılır. Size kesinlikle geri dönüşte bulunulduğunu da belirtmek isterim. Hakların olduğu bir yerde haliyle sorumluluklar da yer almaktadır. Burada en önemli husus, hastanın ve yakınlarının hastane kurallarına uygun hareket etme sorumluluğudur. Olaya bir de sağlık çalışanı gözünden bakacak olursak;

* Yetki dışında bir şey talep edildiğinde, bunun karşılanması kim olursanız olun mümkün değildir.
* Aceleniz var, işiniz var, başınız ağrıyor… Sizi anlıyorlar, ancak bu sebepler sizi öncelikli olarak tedavi etmeye yeterli değil. Bakanlığın belirlemiş olduğu bir öncelik durumu ve öncelik sırası var; çalışanlar buna uymak zorunda.
* Sağlık çalışanına, sadece fiziksel şiddet değil, sözel şiddet ve hakaret ( maaşını ben veriyorum, seni sürdüreceğim, dışarda görüşeceğiz vb) de şikayet konusudur ve beyaz kod verilerek kişi hakkında yasal işlem yapılması -bakanlığın talimatı doğrultusunda- gerekmektedir.
* Personel sayısı yetersiz, hasta sayısı fazla.. Bu durum çalışanın suçu değil, ancak yansıması ne yazık ki çalışana oluyor.

Alanya’nın nüfusu, 2017 yılında 299.464 olarak açıklanmış. Alkü Alanya EAH’ne bir ayda gelen hasta sayısı 100-130 bin bandında. “Burası turizm bölgesi, o yüzden böyle bir durum ortaya çıkıyor” diye düşünebilirsiniz. Bayburt Türkiye’nin en küçük ili ve nüfusu yaklaşık 67 bin, orada da aylık 30 bine yakın hastaya işlem yapıldığı dönemleri hatırlıyorum. Yani toplum olarak hastaneleri seviyoruz. Hiçbir rahatsızlığı olmayan da hastaneye geliyor, sağlık ocağına gitmesi gereken de, çok önemli hastalığı bulunan vatandaşlarımız da.. Hastanelerdeki karmaşanın çözümü noktasında, kalabalığın azaltılmasının hayati öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Bir hastanın, detaylı bir şekilde derdini anlatması ve hastaya uygun tedavinin tespiti için en az 15 dakika muayene süresi olmalıdır. Bu süre standartlara göre, ilk muayenede hasta başına 30 dakika, takip hastaları için 15 dakika olarak belirlenmiştir. Yani 100 hastaya bakılan bir poliklinikteki doktorun, 15 dakikada bir hasta baktığında kesintisiz bir şekilde en az “25 saat” görev yapması gerekiyor. Gün 24 saat, hadi bakalım çıkalım işin içinden… Bir doktorun, günde 100’ün üzerinde hasta baktığı, bir hemşire veya ebenin onlarca hatta yüzlerce hastayla ilgilendiği bir ortamda, beklenen düzeyde hizmet verebilmenin ne kadar mümkün olabileceğini takdirinize bırakıyorum.

Herkese lazım olan, biraz anlayış, biraz güler yüz.. Çocuğunu evde bırakıp, sizin çocuğunuzla ilgilenen, annesini babasını aylarca görmeyip, annenizin babanızın başında sabahlayan “emektar sağlık çalışanlarına” empatiyle yaklaştığımızda sorunun çoğunu aştığımızı göreceğiz. Bu arada, sadece şikayet için değil, teşekkür için de Hasta Hakları Birimine veya Sabim’e ulaşabilirsiniz. Sağlıkta şiddet olayına, bir de sağlık çalışanı gözünden bakmanıza vesile olabildiysem ne mutlu bana. Her can kutsaldır. Her canın bir sahibi vardır. Bu bilinçle hareket eden tüm sağlık çalışanlarına sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Haftaya görüşmek üzere…