Sevgili okuyucular, bu haftasonu Ramazan Bayramını kutladığımız güzel günlerin içerisindeyiz, bu vesileyle birkaç konuya değinmek istiyorum. Öncelikle Bayram Nedir? Yılın belli gününde, günlerinde kutlanan geleneksel ve toplumsal sevinçtir. O zaman, hangi bayram olursa olsun birlik olmak, beraber olmak, aynı duyguları paylaşmak bayramı bayram yapan şeydir diyebiliriz. Değil mi?
Bayram denince benim aklıma hep çocuk gelir, çünkü Bayramları en çok çocuklar yaşar. Şöyle bir geçmişe bakınca; Milli Bayramların en tatlı anları, sınıflarda yaptığımız bayrak süslemeleri ve o güne özel olarak hazırlanan çalışmalarımızın hafızalarımızda yer edindiğini fark ediyorum. Dini bayramlar ise, yeni elbiselerimizi ve ayakkabımızı Arefe Gecesi başucumuza koyup uyuduğumuz, bütün akrabaları gördüğümüz, çikolata ve baklava yemekten karnımızın ağrıdığı, tabi harçlık da topladığımız heyecanlı günler olarak hatırlanıyor. Şimdi de birkaç küçük değişiklik dışında çocuklar için bu sürecin aynı şekilde yürüdüğünü gözlemliyorum. Mesela, eskiden Ramazan ve Kurban Bayram harçlıkları futbol topu, spor ayakkabısı, bisiklet, atari gibi çocukların ‘büyük’ hayalleri için toplanırdı. Şimdi hayaller de telefon tablet gibi yeni nesil teknolojik ürünlere kaydı haliyle. 
İnsanların akrabalık bağlarının güçlenmesi için Bayramların bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Gidilen evlerde hal hatır sorulur, eskiler yâd edilir, büyüklerin gönlü alınır, küçükler mutlu edilir… Ne kadar güzel bir olay, her evde “şerbetli tatlı yememe çabası” dışında her şey muazzam. Sahi Ramazan Bayramına bazı kimselerce ‘Şeker Bayramı’ denmesinin bu durumla bir bağlantısı var mıdır? Yoksa bu “şeker” mevzusu zaman içerisinde oluşan bir kültür müdür? İşin içinden çıkmak oldukça güç. Bir tavsiye olarak, misafirlerinize meyve ikram edebilirsiniz, bu sayede gelenler de “acaba hangi bahaneyle bu tatlı tabağını yemesem” diye düşünmekten kurtulmuş olurlar. Ne dersiniz?
Bayram demişken, böyle güzel günlerin gelmesi tabi ki insana ayrıca bir mutluluk katıyor. Ancak şu da var ki;  sağlıklı bir şekilde nefes alıyorsak o gün bayramdır, annemiz babamız hayattaysa yanımızdaysa o gün bayramdır, çocuklarımız bize sarılıp iyi ki varsın diye ellerimizi yanaklarımızı öpüyorsa o gün bayramdır, ayrı düştüğümüz bir sevdiğimizle barışmışsak, kavuşmuşsak o gün bayramdır… Bu açıdan düşünürsek; Bayram etmek de bayram ettirmek de bizim elimizde... Elimizi kolumuzu bağlayanda yoksa gereğini yapalım derim, elimizden geldiğince.
Bayramı uzun uzun anlatmaya da gerek yok, dışarı çıkıp yaşanılması gerektiğini düşünenlerdenim. Bu sebeple büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öper, herkesin Bayramını kutlarım. Daha mutlu, daha huzurlu, daha sağlıklı günleri müjdeleyen bir Bayram geçirmenizi gönülden dilerim. Haftaya görüşmek üzere…