Sevgili okuyucular, bu hafta geçmişten günümüze değişen alışkanlıklarımız ve bunun hayatımıza olan etkileri üzerine bir değerlendirmede bulunacağım. Neden eskiler hep eskiyi özler ve yeniye karşı direnç gösterirler? Çevremizde mutlaka ‘’Eskiden …’’ ile başlayan muhabbetlere rastlamışızdır. Şimdi eskiden evinde soba olup da şu anda olmayanlara soruyorum: Kemikleriniz ısınasıya kadar kenarında oturduğunuz, üzerinde kestane pişirdiğiniz, ekmek kızarttığınız, su ısıttığınız, çamaşır kuruttuğunuz, mandalina portakal kabuğunu üzerine bırakarak oda parfümü ürettiğiniz, ailecek aynı odada bulunduğunuz o günleri özlediniz mi? J
Tatilde baba ocağı, Afyonkarahisar ilimizin Güzel Dinar ilçesindeydim. Bu yazıyı yazmaya da orada karar verdim. Babamın dükkânına kurduğu kuzineli sobanın başında otururken…
Şöyle bir çocukluğuma doğru gidince (hani doğalgaz yokken, klima ile tanışmamışken)... Soba borularının eklendiği yerler damlatmasın diye asılan kaplar vardı. Elini bir kere yakmayan çocuk bulamazdınız o sobalarda. ‘’Cısss’’ kavramını orada tecrübe ederdik ilk olarak… Ben sobayı özledim şahsen! Bu klima, kombi falan bize yetmiyor. Soba tüm basitliği ve sıcaklığıyla gönüllerde taht kurmuş bir kere. Tamam, doğalgaz gibi, klima gibi işlevsel değil. Uğraşısı da çok ama olmayınca da aranıyor hakikaten…
Kış mevsiminde Alanya’da birkaç restoran soba yakıyor. Bu olay hem mekâna otantik bir hava katıyor hem de soba özlemini bir nebze olsun dindirmeye yardımcı oluyor. Mekâna girince sobanın kenarına kuruluyorum. Ne zaman kuzineli bir soba görsem, rahmetli babaannemin “patike” (patates) pişirdiği o kuzineli soba bir gülümseme ile birlikte aklıma geliyor… Zaman akıp giderken kaybettiğim değerlerin hüznü de çöküyor üzerime. Bu duygulara, yaşadığım mutlu günlerin sevinci de eklenince karmaşık bir tatlı-ekşi ruh haline bürünüyorum.
Sobanın aile içi iletişime ve sosyalleşmeye katkısı üzerine bir çalışma yapılsa kesinlikle olumlu bir değişken olacağını düşünüyorum. Neden mi?
Soba olan yerde; Herkes aynı odada olduğundan aile içi iletişimimiz artar, Soba üstü kestane muhabbetleri olur, Sobanın kenarında ailecek kahvaltı yapılır, Her yerde kullanabileceğimiz bir güğüm kaynar suyumuz olur,
Sıcak çayımız olur sürekli, dostlarla içilen, Sobalı banyolarda hamam tadında yıkanma seansları yapılır… ve daha bir sürü şey.
İnsan tabiatı gereği sosyal bir varlıktır. Gelişen teknoloji bizleri hızla bireyselleştirirken dengemizi sarsıyor ve ruh halimizi bozuyor. İnsanların akıllı telefonları ve tabletleri ile ilgilendiği fakat karşısında duran kişilerle ilgilenmediği zamanları yaşıyoruz. Soba, belki de akşam ezanında evde olmamız gerekliliğinin kesinliğini, gazoz kapağı oyunlarını, bilye ustası olduğumuzu, saklambaçlı, kör ebeli güzel günleri bize hatırlatan birkaç nesneden birisi olduğu için böyle hissettiriyor “BİZ” soba severlere.
Sobanın o basitliği ve sadeliğine dair güzel bir fıkra ile bu haftaki yazımızı sonlandıralım…
Orta Anadolu'da bir yerde geçen olayda fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog, antropologdan oluşan bir heyet araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır ve hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için yanlarından ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 metre kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma baslar.
Kimyacı, "Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış."
Fizikçi, ""Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.""
Jeolog, "Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış."
Matematikçi, "Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış."
Antropolog, "Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş." Diyerek olayı yorumlarlar.
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar.
Adam cevap verir: ""Boru yetmedi beyim!"