Göz göze geldiler. 3-5 saniye durdu zaman, çekemedi bakışlarını her ikisi de, mıh gibi çakılmıştı yüreklerine. Sonra döndüler önlerine ve zaman yeniden akmaya başladı tabi sadece diğerleri için.
Eve gitti kadın, arkadaşlarının yanına gitti adam. Oysa her ikisi de birbirine yolculuk halindeydi düşüncelerinde. En fazla 5 saniye olan zaman dilimi, şimdi 24 saat zuhur ediyordu. Tek bir noktaya odaklanılmış, teferruattı geri kalan her detay. Nasıl olmuştu, nasıl olabilirdi diye sorular geçerken akıllarında, cevap bulamamanın şapşallığıyla geçip gidiyordu günleri. Ta ki tekrar karşılaşana kadar.
Aynı mekan, aynı yaşananlar. Tek bir farkla! Bu kez bilinçli bir bakıştı ve kalpler dışarı çıkarcasına çarpıyordu. Dudaklarının kenarında ise mahcup bir gülümseme. Volkan gibiydi ikisi de. Dokunsalar yanacaktı cümle alem. Öylece kaldılar yine saniyeler maziye doğru ilerlerken.
İlk dönen kadın oldu nefesini uzun süre tutmuştu, oh çekti uzunca. Adam hala aynı noktadaydı sadece gözleriyle değil akılıyla fikriyle yüreğiyle saplanmıştı. Bir yolunu bulmalıydı kadınla tanışmak için bir şeyler yapmalıydı. Yaptı da. Önce gülümsedi sonra yavaş yavaş kadına doğru ilerlemeye başladı. Kadın kalakalmıştı. Ne yapıyordu bu adam neden kendisine gülümsüyordu, yanına doğru gelmek de neyin nesiydi? Hemen kalkıp gitmek düşünceleri dolaşırken zihninde, adam yanında bitivermişti. Sizi bir yerden tanıyor muyum hangi fakülte acaba? Ne diyecekti şimdi? İçinden bundan güzel fırsat mı olur evet diyeyim sohbet açılsın geçirirken dış sesi hayır ben sizi tanımıyorum karıştırdınız galiba dedi.
“Allah allah nasıl olur dedi adam ve elini öne doğru uzattı ben Murat Edebiyat Fakültesi son sınıf. Kadın mahcup ama duvarlarını yıkmak ister bir ifadeyle elini uzattı ve tıp son sınıftan Elif dedi. En azından şimdi tanıştığıma çok memnun oldum diyen Murat’a karşılık Elif sadece gülümsedi.
Günler ayları kovalarken Murat ve Elif sürekli bir aradaydılar. Her anları birlikte geçiyordu. Mezuniyet zamanın yaklaşmasıyla her ikisi de ailelerine birbirlerinden bahsettiler. Her iki ailenin de bazı uyarılarına karşın Elif ve Murat evlilik yolunda kararlı adımlarla yürümeye devam etti ve nihayet mezuniyetten 2 yıl sonra evlendiler.
Murat bir okulda öğretmen, Elif ise aile hekimliğinde doktordu. Evlilik gerçekleşeli birkaç ay olmuştu ama kara bulutlar etrafta dolaşmaya başlamıştı bile. Elif ve Murat hiç anlaşamıyor her ikisi de diğerine evlendikten sonra değiştiğini ifade ediyordu. Tartışmalar, suçlamalar, restleşmeler derken her ikisi de birbirini çekemez hale gelmişti. Umutsuzluğun ortaya çıktığı ve geleceğe dair ışık göremez hale geldiklerinde arkadaşlarının da yönlendirmesiyle aile danışmanında soluğu aldılar.
İlk görüşme büyük bir hararetle geçti. Öyle ki bekleme salonundan bağırışları yankılanıyordu. Birbirini dinlemek bir yana adeta yarışırcasına ithamlarda bulunuyorlardı. 1 saati geçen zaman aralığında aile danışmanına güç bela sıra gelmişti. Evlilik kararını nasıl aldıklarıyla ilgili soruya her ikisi de “büyük aşk ve eskiden böyle değildi ki” ile başlayan cümlelerle cevap verdi. Sanki konunun mihenk noktası da burasıydı….
Yazmaya kalksam sayfalarca devam edecek bu hikaye. Yalnız vermek istediğim mesajdan uzaklaşmak istemiyorum. Evet aşk çok güzel sevgi harika bir duygu. Hiç sözüm yok hatta
yakaladığınız zaman bırakmamanız gerekiyor bence. Tek başına yeterli değil sadece. Saygıyla, toleransla, tanımayla, açık ve net olmakla, fedakarlıkla desteklenmeli. İşte o vakit ilişkinizdeki çatlaklıklar daha rahat tamir edilir hale gelecek. Çocuklarınız daha güvenli yarınlar için umut edecek. Geçip giden zaman “keşke”lerle değil “iyi ki”lerle süslenecek