Sevgili okuyucular, bu hafta “şans” kavramı üzerinde duracağız. Peki şans nedir? Türk Dil Kurumu der ki: Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güçtür. Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum olarak da açıklanmaktadır. Çoğunlukla insanlar yaşadıkları kötü durumla ilgili ‘şanssız’ olduklarını düşünmekten hoşlanırlar. Yaşadıkları ilişki problemleri, başarısızlıkları, mutsuzlukları hep “şanssızlıklarından” olmuştur. Nedense hiç “Ben şans eseri müdür oldum, aldığım maaş şansa bu kadar fazla, bu kadar güzel bir sevgiliyi şansımdan buldum, işletmem şans eseri büyüdü, bu maçı şans eseri kazandık ” diyen birine rastlamadım. Çünkü maç kaybedilmişse hakem taraf tutmuştur. Sınavdan kalınmışsa hoca bırakmıştır. Kötü araba kullanıp kaza yapıldığında talihsizlik olmuştur. Yani insan kendi başarılarını uzun süren çalışmaya, kararlılığa ve somut emeğine bağlarken başarısızlıkları hep ‘şanssızlık’ olarak görme eğilimindedir. “Şans” dediğimiz şeyi böyle algıladığımızda elimize geçecek tek bir şey var: Bir kamyon bahane!
Ben şans kavramının doğru zamanda doğru yerde bulunmak olduğuna inananlardanım. Kendiliğinden gelen bir şans yoktur, geldiğinde onu fark edecek, ona hazır olan insan vardır. Başımıza gelecekleri, Allah’ın takdirini bilmemiz mümkün değil, bu işin kader kısmıdır. Ben kaderin de çoğu durumda çabayı sevdiğini düşünüyorum. Sosyal medyada umutsuz gençliğin çokça paylaştığı bir söz var: “Oturdum güzel günlerin gelmesini bekliyorum.” İnanmayınız! Böyle bir şey olmayacak çünkü; oturduğumuz yerde bize gelecek olan tek şey “uykumuzdur”. Bunun yerine Mevlana’ya ait olan şu sözü tavsiye ediyorum; “Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin.” Biz insanız, kendimizi geliştirmemiz, üretmemiz, kendi şansımızı ortaya çıkarmamız gerek. Karpuz! Olsaydık eğer, oturup beklemek çok mantıklı olabilirdi. J
Güzel diyorsun, hoş diyorsun da, biz ne yapacağız mı diyorsunuz?
Öncelikle kendimize güvenmemiz, yeni deneyimlere ve normal rutinimizi bozmaya açık olmamız gerekiyor. Bir tavsiye olarak, her gün birkaç dakikamızı iyi giden şeyleri hatırlayarak geçirelim. Mesela; Çoğu dert, çare olanaklarıyla doğduğu için... Kalbimiz attığı için... Masmavi gökyüzünü görebildiğimiz için... Şanslı değil miyiz? Önemli bir dönüm noktasına geldiğimizde kendinizi şanslı olarak hayal edelim. Yaşadığımız tatsız bir olayın sorumluluğunu alıp, bunu kötü şansa yormadan ‘sorun’un parçası olduğumuz bilinciyle hareket edersek ‘çözüm’ün ta kendisi olduğumuzun da farkına varırız. Biz varsak yaşam var, yaşam varsa da her zaman bir şans var; neden şanssız olalım ki?
Şans dediğimiz şeyin, biz hazır olmadıktan sonra bize zararı dokunabilecek bir tehlike yaratabileceğini düşündünüz mü hiç? Nasıl mı? “Kozadaki Kelebek” hikayesini okuduğunuzda ne demek istediğimi daha net açıklamış olacağımı umuyorum.
“Bir gün, adam ormanda gezerken bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görmüş. Kozasındaki küçük delikten çıkmaya çabalayan kelebeği saatlerce izlemiş. Kelebek bir süre hareketsiz kalınca, adam, kelebeğin kozadan çıkmak için çabalamaktan vazgeçtiğini, gücünün kalmadığını düşünmüş. Kelebeğe yardım edeyim de kolayca çıksın diye düşünüp, kozadaki deliği daha rahat çıksın diye dikkatlice genişletmiş. Bu sayede kelebek kozasından kolayca çıkabilmiş. Fakat çıkmaya daha hazır olmadığından, bedeni hala kuru ve kanatları buruş buruşmuş. Adam, kelebeğin gücünü toplayıp, kanatlarını açıp, uçacağını düşünüyormuş. Ama Kelebek kozasından zamanından önce çıkmış bir kere. Ne kadar çabalasa da uçamamış ve buruşmuş kanatlarıyla yerde sürünmeye devam etmiş. Adam iyi niyetli bir şekilde kelebeğe yardım etmeyi istemiş ama bilmediği nokta; kelebeğin kozadan çıkmak için çabalamasının bir süreç olduğuymuş.”
Kelebeğin bedenindeki sıvının kanatlarına gitmesini ve bu sayede doğru zamanda kozasından çıktığında uçabilmesini sağlayacak olan şey zamandı. Hayat akarken sarf edilen çabalar, uğraşlar bizi hayatımızdaki bir sonraki adıma hazırlar, bir sonraki fırsatı değerlendirmek için gerekli güce ulaşılmasını sağlar. Kendi kanatlarınızla uçmak isterseniz emek vermeniz, zorluklarla mücadele etmeniz gerekir. Kısacası şans geldiğinde hazır olmanız gerekir. Haftaya görüşmek üzere, “Hazır Olduğunuz Şans” her zaman sizinle olsun…