Sevgili okuyucular, bu hafta içimizi burkan ve yan yana gelmesini asla istemeyeceğimiz iki kelime olan “çocuk istismarı” konusuna değineceğim. Çocuk kimdir?  Çocukla ilgili pek çok tanım vardır:  Çocuk, gözün nurudur. Çocuk, hayatın en güzel yanıdır. Çocuk, en büyük nimettir.  Ağaç için yaprak ne ise ebeveyn için çocuk odur… Bu tanımların hepsi çocuğun niteliğiyle ilgilidir. Ama çocukluğun bir de nicel yanı vardır. Peki biz, hangi yaşlar arasındaki insana çocuk diyeceğiz? Diğer bir deyişle çocukluğun fiziksel başlangıcı nerede, sonu nerededir? 18 yaşına kadar her birey çocuktur. Bu durum yasalar önünde de bu şekilde değerlendirilmektedir. Bunun yanında 0-2 yaş aralığı “bebeklik dönemi” olarak görülmektedir.Toplum vicdanında derin yaralar açan çocuğun cinsel istismarı, Türk Ceza Kanunu’nda “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında madde 103’te yer almaktadır. Madde gereğince, bir çocuğu cinsel yönden istismar eden kişinin hapis cezasına hükmedilmesi söz konusudur. Cinsel istismar eğer sarkıntılık düzeyinde kalmış ise, fail hakkında daha az hapis cezasına hükmolunur. Burada değinmemiz gereken en önemli nokta, cinsel istismar deyiminden ne anlaşılması gerektiğidir. TCK’ya göre cinsel istismar deyiminden anlaşılması gereken; 15 yaşını tamamlamamış ya da tamamlamış olmasına rağmen söz konusu fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği yeterince gelişmemiş olan çocuklara karşı yapılan cinsel davranıştır. 15-18 yaş arası çocuklara karşı yapılan cinsel davranışlar ise eğer cebir, tehdit, iradeyi etkileyen bir neden veya hile kullanılarak gerçekleştirilmişse çocuğun cinsel istismarı suçundan söz edilir. Ülkemiz yasaları içerisinde -son dönemde önemle vurgulanan- 5395 sayılı çocuk koruma kanunu bulunmaktadır. Bu kanunun kısaca der ki “çocuk herkesten önce devletin çocuğudur”. Ona zarar veren ya da verebilecek her türlü faaliyetin önlenmesi devlet tarafından kanunlar aracılığıyla güvence altına alınmıştır.  Uygulamada sıkıntılar olsa da, yasanın amacına uygun olduğunu, uygulanabilirliğinin artırılması ile çocuk ihmal ve istismarına karşı kapsamlı mücadelede çok işe yarayacağını düşünüyorum.

Biz ne yapmalıyız? İlk başta,  çocuklarımızla iletişimimiz güçlü olmalı, onu ciddiye aldığımızı ve bir birey olarak gördüğümüzü ona hissettirmemiz gerekiyor. Çocuk, gündelik hayatında bir sapıkla karşılaştığında ondan korkmaması gerektiğini bilmelidir. Sapıklar genellikle ses çıkaramayan, koruyacak kimsesi olmayan, ebeveynlerinin çocuğa inanmayacağını bildiği, zor durumda olan çocukları hedef haline getirirler. Sadece kendi çocuklarımızı değil, toplum olarak ‘’her çocuğu kendi çocuğumuz’’ olarak görmeliyiz. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ‘’aman başıma iş açılmasın’’ diyerek susmak bu suça ortak olmaktır. Savcılıklara, Emniyet Müdürlüklerine, Aile Sosyal Politikalar Müdürlüklerine (Alo 183 aranarak da ihbarda bulunulabilir), çocuk okula gidiyorsa okuldaki Rehber Öğretmenine konuyu bildirmek bir vatandaşlık görevidir.Sadece cinsel istismar değil, çocuğa karşı her türlü ihmal ve istismar durumunda bu yol izlenebilir.