Sevgili okurlar, ‘bakabileceğiniz kadar çocuk yapmalısınız’ sözünü duymayanımız yoktur. Vatana millete faydalı, üretken bireyler yetiştirmek için, aile planlaması pek tabi ki çok önemli. Ancak bu haftaki konumuz bu değil. Ben, farklı bir noktayı şu kelimelerle vurgulamak istiyorum; ‘yaşlandığında ebeveynlerinizle ilgilenmeyecekseniz, ihtiyaçlarını karşılamayacaksanız etrafta annem- babam var demeyiniz.’ Hepimizin bildiği gibi, bir bebek doğduğunda anne ve babasının bakımına muhtaçtır. Gün gelip anne ve baba yaşlandığında ise, evlatlarının varlığını yanında hissetmek ister, onların ilgisine ihtiyaç duyar. Kabullenmesi zor olsa da, hayatın döngüsü bu şekilde ilerler.

‘Allah sana hayırlı evlatlar versin’ o kadar güzel bir duadır ki, ya da Allah’ım varlık içinde darlıktan sana sığınırım’ demek o kadar hayati öneme sahip ki… Nasıl mı? Açıklayayım; Meslek icabı yaşlı vatandaşlarımıza yönelik çalışmalarda da bulunuyoruz. Öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki insanın söyleyecek bir sözü kalmadığı, kelimelerin tükendiği anlar oluyor. Çocuklarının köşe bucak kaçtığı, kaderine terk ettiği o anne babaların haline bakıp da; ‘hayırlı evlatları olanlar ne büyük nimet sahibi’ dememek mümkün mü? Ya da evleri, arsaları, bankada dolgun bir hesabı olan bir yaşlı amcanın, düştüğü yerde kalarak 3 gün boyunca bedeninde kırıkla inlediğini, şans eseri komşuların fark etmesiyle hastaneye yetiştirildiğini, oysa evladının ‘’koskoca bir doktor’’ olduğunu görüp duyup öğrenip de Allah’ım varlık içinde darlıktan, hayırsız evlattan sana sığınırım dememek mümkün mü?

Nihayetinde dünya hayatı gelip geçici, kimse dünyaya kazık çakmıyor. Bu noktada, çocuklarımızı yetiştirirken, onlara; hayatın maddi şeylerden ibaret olmadığını özellikle vurgulamamız gerekiyor sanırım. İlerde bir yetişkin olduklarında, büyüklerinin sağlığı ve mutluluğundan ziyade, ’bırakacağı mirası’ ya da ‘bir an önce bu durumdan sıyrılmayı’ düşünmelerine ancak bu şekilde engel olabiliriz. ‘Ağacın kurdu içinde olur’ demiş atalarımız, güya kocaman bir yetişkin olmuş insanları arayıp ‘’annenizle babanızla ilgilenin’’ demek ve karşılığında ‘’ ya benim vaktim yok’’ ‘’ biz uzun zamandır görüşmüyoruz’’ vb. cevaplar almak, insana bu atasözünün ne kadar da yerinde olduğunu hatırlatıyor adeta.

İlk olarak nereden duydum bilmem, ama çocukluğumda çokça duyardım; baba oğluna bağ bağışlamış, oğlu o bağdan bir salkım üzümü babasına çok görmüş… Üzümden falan geçtik artık, evlatlık vazifesini yerine getirene çeyrek altın takılacak kıvama gelmek üzereyiz. Hayırlı evlatlara gıpta ile bakılır oldu. Bence burada normal olmayan bir şeyler var, bilmem bana katılır mısınız?

Büyüklerini bir başına çaresiz bırakanlar unutmamalıdır ki, aynı şeyleri bir gün onlar da yaşayacaklardır. Kadın olsun, erkek olsun hiçbir insan daima güçlü, eli ayağı tutar kalmayacaktır. Atalarımız bizler tarafından nasıl bir muameleye maruz kalmışlarsa, aynısını ve hatta daha fazlasını bizler de evlatlarımızdan görmeye hazır olmalıyız. Dahası ektiğimizi biçmeye mecburuz. Bu bir kanundur. Allah Teâlâ’nın kanunu.

Haftaya görüşmek üzere…