Türkiye’de 2008 yılına kadar internet kullanımı 15 milyon kişiye ulaşmışken günümüzde sadece aktif sosyal medya kullanıcı sayısı son rakamlara göre 52 milyon!
Özellikle internet kullanım fiyatlarının ucuzlaması, akıllı telefonların etkisi ve mikroblogların çoğalması bu durumu etkilemiş. 
Sosyal medya artık ilişkilerin başlayıp bittiği, online taziye ve düğün davetlerinin yapıldığı, e-ticaretin yapıldığı yani hayatımızın en ufak noktasına kadar giren bir platform oldu. 
İnsanların ruh halini yansıttığı bu platformlarda artık yüzlerimiz bile tanınıyor. 
Facebook yöneticilerinden birinin yaptığı açıklamaya göre:
Günün 1-2 saatini Facebook’ta geçiren kullanıcıları Facebook en yakın arkadaşları ve hatta ailesi kadar tanıyor. 
Mesela Amerikan Başkanlık seçimlerinde Trump, medya sansürü uygulanmasına rağmen sosyal medyadan başarılı bir propaganda yürüterek son Amerikan Başkanı oldu. 
Daha da vahimi öyle skandallar çıktı ki!
Facebook’un kullanıcı verilerini Trump’a vererek, kullanıcının karakterine göre propaganda yürüttüğü bile iddia edildi. 
Velhasıl...
Sosyal medyanın son kurbanı ise Türk Edebiyatı olmuş durumda!
İlk yazımızda da belirttiğimiz gibi edebiyat bir medeniyetin kurulması için en önemli unsurlardan biridir. 
O edebiyatı tahrip etmek bir milletin kültürünü yok etmek, yozlaşmasknı sağlamak demektir. 
Twitter’da yüksek takipçili hesaplar aldığı “rtweet” sayısına güvenerek çıkarttığı kitaplarda genel olarak başarı yakaladı. 
Mesela “PuCCa” kullanıcı adlı bir kadının yazım hatalarıyla dolu kitapları yüzbinler sattı. 
Programlarla takipçi kasan veya takipçi satın alarak yüzbinlere ulaşan kişiler “sosyal medya uzmanı” olarak çoktan bilimsel kitaplar çıkarttı!
Daha önce “O’nu Baştan Çıkar” diye kitap yazan Tuğçe Işınsu Hanımefendi toplumumuzun öyle güzel bir fotoğrafını çekmiş ki “El-Vedud” diye çıkarttığı kitap çoktan 160.baskıyı geçti. 
“Allah De Ötesini Bırak, Elif Gibi Sevmek, Eyvallah” gibi kitapları olan, İslamî romantizmle insanlara “aşkı” aşılamaya çalışan bu arkadaşın eşi ise defalarca aldatıldığını itiraf etti. 
Şimdilerde ise Nilgün Bodur çokca konuşulup, çokca okunuyor. 
Yanlış anlamayın, Nilgün Hanım’ı kıskanıyor değilim lakin kitabına bir mağazada göz attığımda dehşete düştüm. Büyük yazılarla ufakca yazılan, günümüzün sosyal medya konuşmalarıyla cümleler kurulan ve ihtihlal olan birçok cümle gördüm. 
Kendisinin en özel tavsiyesi de “sallama değil demleme” insanları tercih etmemiz gerektiğiymiş.  
Hepsinin de ortak yanı “çay ve kahve” üzerinden meşrubat edebiyatı yapmaları. 
Allah için bırakın!
Toplumumuzu sosyal medyanın bu yönünden uzun vadede bir problem bekliyor.  
Ve hala yaşayan şiir işcisi İsmet Özel’e saygısızlık ediyoruz. 
Ömründe kendine ait bir evi olmayan Cemal Süreyya’nın kemiklerini sızlatıyoruz. 
Umarım en kısa zamanda bu meşrubat edebiyatı diğer popüler kültür argümanları gibi biter. 
**
Doğum günüm vesilesiyle kutlayan aileme, arkadaşlarıma, akrabalarıma teşekkür ederim. 
Ülkemizin ve milletimizin daha iyi olduğunu göreceğimiz nice yıllara...