Descartes “Düşünüyorum öyleyse varım” derken, dünyanın ünlü bir filozofu olma gayesi gütmüyordu belki de. Bu söz o kadar anlamlı ki düşünenler için. Varlığını düşünmeye bağlayan bir anlayış aslında insan olmanın da temelini oluşturuyor. Yanlış bir hareketi olana “düşüncesiz” deriz. Aklı başında, düşünme melekesi olan insanların doğruluğunu ve yerinde hareketini bekleriz…
Varlık; uçsuz bucaksız alemde zerre bile olmayan insanoğlu için düşünme özelliği ile anlam bulur. Aksi halde, diğer canlılar da doğar, büyür, yaşar ve ölür. Eşrefi mahlukat olan insana bu düşünme özelliği verilmiş ki kâinatı okusun, araştırsın var olan gerçekliği keşfetsin diye. “Bu dünyaya niye geldim?”, “Ne için var oldum?”, “Ben kimim?” sorularına cevap; hayatı kavramaya ve anlamlandırmaya sebeptir.
Varoluşunun farkına varan hakiki insanlar omuzlarına bir sorumlulukta alırlar. Bazen bu farkındalık öyle bir noktaya gelir ki keşke insan olmasaydım der Hz. Ömer gibi. “Keşke bir ot olsaydım” noktasında söylenilen bu söz isyan değil, sorumluluk bilincinin verdiği farkındalıktır.
Ünlü Psikolog Carl G. Jung “İnsanların çoğu yargılar çünkü düşünmek zordur” der.
Muhammed İkbal “Yıldızların seyir hattını dahi bilen insan, kendi fikir dünyasında sefer edemiyor” diyerek bu zorluğa dikkat çekiyor.
Zor olan belki ama insan olmanın insan kalabilmenin bir bedelidir düşünmek.
Sokrates “Araştırmanın olmadığı bir ömür insani bir ömür değildir” der.
Pisagor da “Hayatın boyunca düşüncelerinde uyanık ol, zira düşünme tembelliği ölümle aynı cinstendir” der. Oysa İbni Sina, insanın yaratılıştan düşünme ve mantığı kullanmaya dair ön hazırlıklı olduğunu söylüyor...
Var olan bu melekenin çalışmaması ölümle denk sayılmış. Düşünmek ile elde edilen sadece bilgi de değildir. İmam Gazali “Mantık bilmeyenin ilmine güven olmaz” derken bu hususa işaret etmiştir…
Aklı başında insan olayları, olguları, kişi ve kurumları körü körüne değerlendirmez, aklını başkasına teslim etmez. Detayları inceler, araştırır, çözümler, analitik kritik olarak sorgular, arka planda dönen dolapları anlamaya çalışır, kıyaslar, farklı kanallardan teyit eder, duygularını kontrol eder, rasyonel düşünmeyi kendi menfaatine olmasa bile gerçeklik ile doğrular…
İhtiyacımız olan ise sağlıklı düşünmedir.
Yalan dünyada varlığımızı hissetmek, varoluşumuzun şuuruna ermek için bu şarttır.