Dünya son otuz üç yılın en kurak dönemini geçirirken, bir yandan kasırgalar ülkeleri yerle bir ediyor, diğer yandan tarım için gerekli su bulunamıyor, sulak alanlar yok oluyor. Kâinatın bir dengesi var ve insanoğlu bu dengeyle oynuyor. Dünya üzerindeki hidrolojik çevrimde dönen su miktarı azalmıyor ancak bir tarafta azlık diğer tarafta çokluk afeti aynı anda yaşanıyor. Doğanın dengesini korumak aynı anda tüm insanlığa düşen bir görev. Savaşlar insanlığın öldüğü sahneler ile dolu... Komşu ülkedeki atılan tonlarca bombalar atmosferdeki iklimi de bozuyor ve diğer ülkeleri etkiliyor. Bir ülke için en büyük afet savaştır elbette. Hazır ol cenge ister isen sulhu salah…
İklimin bozulmasına bağlı afetlerden seller ve kuraklık bilimsel çalışmalar ile önceden boyutu bilinen ve önlem alınırsa zararı azaltılabilen bir afet şeklidir. Taşkın ve kuraklık planlarının acilen uygulamaya geçilmesi tüm kurumların seferberlik ilan etmesi ne pahasına olursa olsun yapılması gereken milli bir görev olmalıdır!
Afet olduğu zaman ağlamanın afetzedelere bir faydası olmadığı gibi afetten sonra harcanacak paranın onda biri ile zararın önlenme ihtimali bilimsel bir tespittir.
En büyük su kaynağı tasarruftur. Ancak su kaynaklarının artırılması ve korunması şarttır. Tarım bir ülkenin en büyük milli ve stratejik kaynağı ise su da en büyük silahıdır. Barajların, sulama kanallarının, akarsu düzenlemelerinin ve suya dayalı tarım politikalarının yerli ve milli yöneticiler tarafından öncelikli yatırımlar arasında acilen uygulanması ve takip edilmesi hayati derecede önemlidir…
Bir diğer afet şekli depremdir ve ülkemiz bir deprem ülkesidir. Fay hatlarından ziyade zemin açısından neredeyse tüm ülke deprem riski taşımaktadır. Yerleşim yerlerinin altından fay hatları geçen illeri depremde maalesef gördük ancak zemin açısından kötü olan ve yakınında olacak depremden aşırı derecede etkilenecek bölgelerimiz daha çoktur. Yapıların makyaj kısmına gösterilen özenin ve masrafın çok azı temelin oturduğu zemine gösterilmektedir.
Sağlam bir zemine oturmayan yapının demir beton kalitesi ne kadar yüksek olursa olsun etrafında olacak bir deprem ile yıkılması mukadderdir. Yumuşak, alüvyon ve sulu zemine yapılan her bina risklidir.
Nemli bölgelerde kırk yaşın üstündeki beton binalar risklidir!