Geçtiğimiz Pazar tüm dünya "Babalar Günü"nü kutladı. Hayatımızın önemli parçası olan sosyal medya tebriklerle doldu taştı... Ve çoğunluk aslında ütopik duygularla katıldı bu kutlamalara.
Açıkçası bu tarz günleri çok sevemedim nedense. Hayır, nedeni açık. Kapitalist sistemin para tuzağından başka bir şey deyil bana göre. Ayrıca bazılarının yarasını köz edip acıtıyorsa söyleyecek pek söz de kalmıyor geriye.
Kuşkusuz anne babalarımıza çok şey borçluyuz. Bizi büyütüp, bu güne getiren onlardır çoğu zaman. Hakları da ödenmez ve yılın bir günü değil, günün her saati aklımızda ve gönlümüzdeler. Amma ve lakin...
Evet, amma ve lakin hayat herkese eşit ve adil değildir. Evladını uçuruma itenler de az değil aramızda. İşte bu durumda evlada ödenemeyecek bir borç, veliye ödenmesi gereken bir bedel düşüyor.
Bir " Kim ne derci" toplumu olarak genelde evin içinden çok dışı için didinir dururuz. Kendimizden başka herkesi memnun etmek isteriz. Çoğu kez evladın önüne aşılmaz barikatlar dizip yaşam hakkını elinden alırız. Yaşam hakkı derken, doğru bir eğitimden bahsediyorum. Kız evlada el evine uçup giden, nasılsa emanet gözüyle bakan bir çoğunluk var.
Yaralı bir konudur kız evlatlar. Kızını dövmeyen, nasihatlerde ne çok rastlarız ona. Söz hakkı olmayan nice evlatlar var evlilik yolunda heba olan. Her türlü şiddete gıkını çıkaramayan emanet evlatlar. Oysa Emanet, ne büyük bir kelime ve anlam...
Siyasetin 24 saat konuşulduğu ülkelerde kadınlar görmezden gelinir. Onlar bir obje değil. Kadın toplumu inşa ediyor. Eğer kadın eğitimsizse tükenmez, çakıllı, fırtınalı nice geçilmez yol vardır ileride.
Hayat düşündüğümüzden daha güzeldir, insan düşündüğümüzden daha kudretlidir. Kadınlar da erkekler gibi tüm işlerin üstesinden geliyor. Yeterki kadınların kanatlarını kırmayalım. Doğru eğitimin açmayacağı kapı, yıkmayacağı tabu yok!