Erenlerden biri talebeleriyle giderken yolda sallanarak naralar atan bir sarhoş ile karşılaşır. Talebeleri “Sus be sarhoş” diyerek onu darp etmeye yeltenince onlara izin vermez. “Neden onu kınıyorsunuz, sizi ibadet üzere kılan Allah, onu sizin yerinize koyabilirdi” der…

Dedem rahmetli “İnsanın kınadığı başına gelmeden ölmez” derdi. O halde insana düşen iyi hali için şükretmek, kötü halini düzeltmeye çalışmak olmalıdır. Başkasının kötü halini araştırmak dahi kadim medeniyetimizce uygun görülmemiştir. Bu yönde direk emir vardır. Hal böyle iken dedikodu ve iftiranın vebaline söz yetmez. Mahremiyet; insanların özel hayatı çağımızda göz ardı edilse de kültürümüzün esaslarındandır.

Elbette kamu görevi yapanların kötü kararları sadece kendilerini bağlamaz ve denetime tabidir, araştırılmalıdır. Kamu görevleri de nasip işidir. Dedem rahmetli “Dayak bile nasip işidir” derdi…

İyilik de nasip işidir. Ancak bu nasibin bir altyapısı mutlaka vardır. Kabul olunmuş ata duası ve kalp safiyeti başlıca ikisidir. Her şey bir sebebe göre yaratılmıştır. İyilik yolu açılmışsa, ihtiyacı olanın başvurduğu, maddi veya manevi imkanları ile dertlere derman olmak için sığınılan liman olunmuşsa bir sebebi vardır. Kurumlar için de geçerli olan bu durum “dert babası” bilinen az sayıda güzel insanlara nasip olur…

“Nasipse gelir Hint’ten Yemen’den nasip değilse ne gelir elden” dediği gibi iyilik nasip olmayanın nefs muhasebesi elzem olsa da daha acısı iyilere dil uzatmaktır…

“Dövene elsiz, sövene dilsiz, derviş gönülsüz gerek” diyen Yunusumuz “İncinsen de incitme” diyen Hacı Bektaşi Velimiz, “Hazer kıl kırma kalbin kimsenin canını incitme, Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme” diyen Alvarlı Efemiz iyi ki var. Derya dil olmak, taş atana ıslah olması için fırsat vermektir... 

Çağımızın, modern dünyanın insanlık sınavından sınıfta kalması artık geride kaldı. Transhümanizmin bir komplo teorisi olmadığı, dijital köleliğin adımlarını hızlandırdığı; önyargısız aklı selim sahibi herkesin görebildiği boyutlara ulaştı. Bu yeni düzende insani değerlere yer yok hatta ahlak ve etik değerler bir hayli aşındırıldı. Bu buhranın çaresi olabilecek yüksek bir kültürümüz var ve kadim medeniyetimizde her biri derya olan okunası, hayran olunası münevver alimlerimiz var…

Muhabbetle…