Yaşadığımız hayatın acı ve tatlı anları vardır. Hüzünlü ve sevinçli günlerimiz, sağlıklı ve hasta olduğumuz dönemler olmuştur. İnsanoğlu geride kalan ömrünü toptan bir değerlendirdiğinde, çok az bir döneminde olumsuz anlar yaşamış, çoğunlukla işleri yolunda gitmiştir. Bazıları olumsuzlukları büyütüp, kendisine ve etrafına zarar verirler. Olması gereken, yaşanılan olumsuzluklardan ders çıkarmak ve geride takılıp kalmamaktır. Hayatta başarılı olan, hedeflerine ulaşanlar; hiç tökezlemediklerinden değil, vazgeçmediklerinden, ümitlerini yitirmediklerindendir.
Bireysel hedeflerin başarıların gerçekleşmesi, rasyonel bir bakış ile çoğunlukla mümkündür ve daha kolaydır. Kurumsal bir hedef için ekip çalışması gereklidir. Ekip olabilmenin şartları bilimsel kriterler ile belirlenir, ortak hedef doğrultusunda sürdürülebilir bir çalışma sağlanırsa başarı mümkündür.
Toplumların rasyonel düşünmeye sevk edilmesi ise oldukça zordur. Okul öncesi yıllardan kritik analitik düşünme becerisi kazandırılan çağdaş toplumların daha şanslı olduğu bir gerçektir. Duygusallığın ağır bastığı, hamasetin belirleyici olduğu, bireylerin değil düşünmek, gördüğüne bile inanmakta zorlandığı bir toplumun işi zordur...
Toplumları idare edenlerin, toplum önünde olanların hareketleri, tutum ve davranışları toplumun bireylerini etkiler. Bu etkileşimin olumlu yönde olması için, sosyolojik altyapının buna müsait olması gerekir. Algı ile oluşan toplum kültürünün rasyonel bir bakışa sahip olması ise zordur. Rasyonellik, gerçekliktir, hakikattir. Hakikatin özgürce haykırılamadığı bir ortamın, adil bir değerlendirme için uygun olduğunu söyleyemeyiz. Rasyonel bakış, acı da olsa gerçeği kabul etmek ve üzerine gitmekle, analiz edip, çözüm üretmekle neticelenmelidir. Aksi taktirde havanda su dövmekten öte gitmez.
Buraya kadar izaha çalışılan rasyonel bakış, iyi niyetli bir çaba için düşünülen adımlardır. Siyaset mühendisliği ile toplumları hatta insanlığı dönüştürmeye çalışan küresel güçlerin yöntemlerinin iyi niyetli olduklarını söylemek safdillik olur. Toplumların genetik yapılarını, kültürlerini, inançlarının yumuşak karınlarını araştırıp, nasıl dönüştürecekleri konusunda attıkları adımların da bilinmesi, ülkelerin varlıklarını koruması açısından fevkalade önemlidir…
Bu küresel çalışmaları takip eden devlet aklının olması, bağımsız ve özgür hareket etmesi, toplumların da buna duyarlı olması gerekir. Medyanın her türü, okul ve çevre baskısı ile bilinçli bir dönüşüme maruz kalan toplumların direnci; insani değerlerin kılavuzluğunda rasyonel bir bakış açısına sahip olduğu kadar güçlü olabilir…
Muhabbetle…