Merhabalar, merhabalar, merhabalar…  Bu köşede sizlerle nefesimiz yettiğince birlikte olacağız. Yeni şeyler öğrendiğimiz, kendimizi geliştirdiğimiz bir deneyim olmasını umuyorum.
Buradan iyi, kötü, güzel, çirkin, birçok sosyal konuya değinmeye çalışacağım. Bazen güleceğiz bazen düşüneceğiz. Bağımlılık, yaşlılık, engellilik, çocuk, aile, ilişkiler, güncel sosyal olaylar… Bir çok konunun altını çizeceğiz.  Madem öyle, sözü uzatmadan bir soruyla başlayalım. Yarın ne olacağını bilsek, yaşamanın bir heyecanı kalır mıydı? Bu konuyu hiç enine boyuna düşündünüz mü? Gözlerinizi kapatın ve hayal edin, yarını, öbür günü, hatta son gününüzü dahi görebildiğinizi… O zaman hayatın bir esprisi kalıyor mu hala sizce? O yüzden diyorum ki ‘’Bir umuttur yaşatan insanı…’’
İlkyazımda biraz biraz sosyal sorunlar konusuna değinmek istiyorum aslında. Sosyal sorunlar çoğu zaman acıtır, bir bozukluk bir çarpıklık, bir olamamışlık barındırır içerisinde.  Yahu madem öyle neden bu işlere bulaştık arkadaş? E yaşamak bir umuttur demedik mi? Güzel olanı bulma çabasıdır da aynı zamanda. Her şeyi değiştiremesek de, bazı şeyleri değiştirmek bizim elimizdedir. Bu söz öyle eften püften bir söz de değildir, buraya dikkat çekmek istiyorum. İnsanlar çoğu zaman bir durumu, bir olayı ya da bir kişiyi eleştirir,  birilerine ya da birşeylere bozulmuşlardır, küsmüşlerdir. Kendisi dışındaki her şeyin değişmesini beklerler ama iş kendilerini değiştirmeye geldiğinde duvarlar örerler.   Sosyal sorunlar o toplum içerisindeki bireylerin el ele vermesi ile aşılabilir, denediğimizde başarabileceğimizi göreceğiz. Buradaki buluşma nedenimizde bu farkındalığı sağlamak ve bazı önemli noktaların altını çizmek aslında. Aslında, bir şeyleri değiştirmek için harekete geçmek.  
Güzel bir kıssadan hisse ile bu haftalık bu kadar diyelim, ilk haftadan çenesi düşük demesinler. 
Hindistan’da filler henüz çok küçükken ayaklarından kalın bir zincirle kocaman bir kazığa ya da ağaca bağlanır. Bağlandığı ilk andan itibaren bütün gücünü ve zamanını bu zincirden ve ağaçtan kurtulmak için harcayan zavallı yavru fil, ne kadar çabalarsa çabalasın başarıya ulaşamaz. Özgürlüğüne kavuşmak için günler geceler boyu uğraşmasına rağmen ne zinciri koparabilmesi ne de kazığı söküp atması mümkündür. Sonucu değiştiremez ve çabalarından vazgeçer. Bu aşamaya gelindiğinde filin ayağındaki zincir sökülüp bir odun parçası bağlanır. Yavru fil bu kez yürürken sürekli odun parçasını görmekte, halen o kazıkta bağlı olduğunu ve asla kurtulamayacağını zannetmektedir. Bulunduğu çevrede dolanır durur; ama hiçbir zaman kaçma girişiminde bulunmaz. Esaretine ve özgürlüğünün hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğine inanmıştır...Aradan yıllar geçer ve fil iyice büyür. O zincirlerden ve ağaçtan kurtulmak için gereken gücün onlarca katına sahiptir artık. Üstelik görünürde ne zincir ne ağaç ne de kazık vardır. Ortada kırılamayan tek şey olan ''Filin İnancı'' kalmıştır.

Allah hepimizi fil inancına kapılıp gitmekten korusun. Huzurlu bir hafta sonu diliyorum. Sevgiyle…