Getirdiği ilahi mesajlara inanmayanların bile kabul ettiği gibi; insanlık tarihini en fazla değiştiren, Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in ahlâkı bizim için numûne-i imtisâldir. Medeniyetimiz bize “O ahlâkı elde etmeye çalışmalıyız” diyor.
Kutsal Kitabımızda Tevbe sûresinin sonundaki âyette Peygamber Efendimiz şöyle tarif ediliyor. Peygamber Efendimiz çok raûf, yani re'fetli, yumuşak kalpli; çok rahîm, yani merhametli ve müslümanların üzerine şefkatle eğilmiş, onlara kol kanat germiş, onların üzülmemesini istiyor, onları kollamaya çalışıyor. Hayatını böyle geçirdi.
Birisi vefat ettiği zaman, cenazesinde dedi ki;
"Arkasından borcunu vesairesini ödeyecek velisi olmayanın velisi benim. Kimin borcu vesairesi varsa o mübarek mevtânın borcunu ben öderim. Malı kalmışsa malını ailesi, mirasçıları paylaşsın. Ben onların borçlarını yüklenirim." diye buyurdu.
Nasıl fedakârca, nasıl yüklerini hafifletip, onları borçlardan kurtarıp, mesuliyetlerden kurtarıp nasıl âhirette rahat etmelerini sağlamaya gayret ettiğini her vesileyle görüyoruz.
Çok cömertti. Verdiği zaman doyurucu verdi. Bir kişiye bir koyun değil, bir sürü verdi. Ama bir kabilenin müslüman olmasını sağladı.
Her şey bu âyetlerde tasvir edildiği vech ile bu hadîslerde kendisinin beyan buyurduğu şekilde cereyân etti.
Biz de aynı güzel halleri edinmekle vazifeliyiz. Çünkü Peygamber Efendimiz bize "örnek alalım" diye gönderildi. Peygamberâne huyları, o şahâne güzel huylarını öğrenmeliyiz, anlamalıyız. O şekilde davranmaya kendimizi zorlamalı, o güzel huyları kazanmaya çalışmalıyız. Peygamber ahlâkı ile Kur'ân-ı Kerîm'de beyan edilen ahlâk ile ahlâklanmayı hedef olarak almalıyız.
Çünkü Hz. Âişe validemize de;
"Peygamber Efendimiz'in ahlâkı nasıldı?" diye sormuşlar, biraz tasvir etsin diye.
O da soruyu sorana; "Sen Kur'ân-ı Kerîm'i okumadın mı mübarek? Peygamber'in ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm idi!" Kur'ân-ı Kerîm'in her âyeti üzerinde en derin şekilde düşünüp en güzel şekilde onu hayatına uygulayan, aksettiren; Kur'ân-ı Kerîm'in o âyetinin mûcibince hayatını düzenleyen, ona göre yaşayan en önde gelen birinci insandı Peygamberimiz. Ahlâkı Kur'an'dı.
Ahlâk-ı Peygamberî dediğimiz zaman, onu nereden öğreneceğiz?
Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacağız, öğreneceğiz. Sîret kitaplarını okuyacağız. Çok mükemmel, mufassal, Türkçe, kıymetli, değerli kaynaklardan derlenmiş çok güzel kitaplar var. Efendimiz'in hayatını, pırıl pırıl ahlâkını çok güzel anlatan. Onları okumalıyız. Öğrenmeliyiz...
Eğer İslam dininin iki temel kaynağı olan Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve O’nun elçisi peygamberinin sözlerini kendimiz okuyup araştırıp öğrenmez isek; din tüccarlarının kurbanı oluruz. Din sömürücüleri dünya menfaatleri için dini aslından koparıp, yozlaşmasına sebep olurlar. Toplumun düzenine dair ulvi değerlerin yaygınlaştırılması, iyiliğin güzelliğin yayılması anlamında çok önemli bir rolü olan din, insanları ayrıştıran, ötekileştiren bir tabu haline gelebilir...
Aslından öğrenirsek; o güzel huylara imrenir, sahip olmaya çalışırız.
Bizdeki kötü huyları atalım, güzel huyları alalım ki Allah insanları güzel huylarıyla seviyor ve çok büyük mükâfatlara güzel huylarıyla eriştiriyor.
Cenâb-ı Hak en güzel huylara sahip eylesin diye, sevdiği kul eylesin, Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin diye emek vermemiz lazım...
Güzel huylar da, din gibi çoğu zaman yanlış anlaşılır olmuş.
Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem,
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem... diyen Mehmed Akif Ersoy ki İstiklal Marşımızın şairi böyle diyor. Güzel ahlakı anlayış şekli günümüzden ne kadar da farklı. Güzel ahlakı suya sabuna dokunmadan kimseyle kötü olmadan sessiz sakin bir hayat sürmek olarak anlamamış. Taceddin Dergâhı’na olan irtibatı da göz önüne alındığında bir dervişlik yönü de var. Tasavvuf düşüncesi de var. Ancak pasifliği, toplumdan kopuk bir hayatı güzel ahlak olarak bilmemiş. Kutsal kitabımızı ezbere bilen ve tefsirini dahi yazan bilinçli bir örnek şahsiyet...
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” kutlu sözü güzel ahlakın diğer yüzünü ne kadar da çarpıcı bir ifadeyle anlatıyor. Hal böyle iken iyilik yolunda yürümenin yanında kötülükle de mücadele etmeyi güzel ahlak olarak görebiliyor muyuz?
Çoğu zaman kötülüğe karşı çıkmak, zulme boyun eğmemek zor gelir...
Selam olsun, hakiki manada güzel ahlak sahibi olabilen canlara...