Çocukluk yıllarında düşüp dizlerimiz yaralandığında “Yarayı kapatma açık kalsın, hava alsın daha hızlı iyileşir.” denilirdi. Gerçekten de kapatılmayan yaralar daha çabuk mu iyileşir?! Bir sağlık kuruluşuna gidilince önce yaralandığımız yer temizlenir sonra sarılır. O zaman hangisi doğru, yarayı sarmalı mıyız, yoksa bırakalım da hava mı alsın? Yaranın durumuna göre hareket etmeliyiz. Yara eğer küçük çizik bir olunca sarmaya ihtiyaç olmayabilir, bazı yaralar da kabuk bağladığında iyileşiyor olduğunu düşünürüz. Oysa ki kabuk kuruyarak ölü hücrelere bariyer oluşturur ve iyileşme sürecini yavaşlatır.
Görünen yaralar için yapacağımız şey belli. Peki görünmeyen duygusal yaralarımızı, kendi haline mi bırakıyoruz, kabuk mu bağlıyor yoksa sarılmasına izin mi veriyoruz?
Aslında duygusal yaralar fiziksel yaralardan çok daha hasar bırakabilir fakat gözle görünür olmadığı için fark etmiyoruz. Aslında aynı şekilde tedavi edilmelidirler. Nasılki vücudumuzdaki bir kesik yara için özen gösteriyorsak duygusal yaralarımıza da yapmamız gereken aynıdır. Açık mı bırakmalıyız yoksa sarmalı mıyız?
Duygusal yaralar kendiliğinden iyileşir diye bıraktığımız da tıpkı dizimizin yarası gibi kabuk bağlamasını sağlayarak iyileşme sürecini yavaşlatmış oluruz. Yaraları ne kadar yok sayarsak sayalım beynimizdeki etkisinin izini silemeyiz. Hayatımızda iz bırakmış duygusal önemli olayları görmek yaraları iyileştirmek için bir başlangıçtır.
Fiziksel yaralar görünür olduğu için hangisi açık, hangi sarılmalı belki daha çabuk karar verilebiliriz. Duygusal yaralarımızda ne yapacağımızı nasıl bileceğiz? Duygusal olarak yara aldığımızda birçoğumuz genellikle bunu ilk anda farkında olmayız bile. Böylece yıllar geçer, yaramız derinleşir ve biz onun iyileşmesi için neyi, nasıl yapacağımızı bilmediğimiz için müdahale de edemeyiz. Zaman içerisinde her utanç hissettiğimizde, her küçük düştüğümüzde yaramız daha da zonklar ve iltihaplanır. İyileştirmek için gerekenleri bilemeyiz ve yapamayız çoğu zaman. Duygusal yaralar tüm hayatımız üzerinde kaçınılmaz, gerçek ve güçlü etkilere neden olur. Fiziksel olarak sahip olduğumuz küçük bir yaraya dokunulduğunda fiziksel acı hissettiğimiz gibi duygusal yaralarımıza dokunulduğunda da duygusal olarak acı hissederiz. İnsanlar birbirlerinin duygusal yaralarından habersiz bir biçimde yaşarken çoğu kez bilmeden birbirlerinin yaralarına dokunurlar ve çatışmalar, kırgınlıklar, ayrılıklar yaşarken hemen neredeyse istisnasız bir biçimde bu durumun farkına varmazlar.
Birçok insan kurduğu ilişkileri, olaylara bakış açısını, stres seviyesini hatta günlük yaşamını derinden etkileyen duygusal yaraların varlığından habersiz bir biçimde benzer ve acı verici duygusal deneyimleri tekrarlayıp durur. Bu yazı ile bir şekilde duygusal yaralarımızın farkına varabilirsek o zaman onu sarmak için de başlangıç oluşur. Her zaman farkında olmalıyız ki önem verilmeyen ve giderek iltihaplanan her türlü yara mutlaka tedavi edilmeli ve iyileştirilmelidir.
Psikolog yazar Bernardo Stamateas’ın sözü anlatmak istediğimin özeti gibi adeta
“Hayatımızın hatıralarını iyileştirdiğimiz zaman, şimdiki yaşantımız daha farklı görünür.”