Geçenlerde uyuşturucu bağımlısı oğlunu kurtarmak için mücadele eden bir babanın feryadı basında yer almıştı. İşin buralara kadar gelmesine sebep olan, kayıtsız kalan etkili ve yetkililer maddi ve manevi olarak elbette sorumludur. Son zamanlarda çok küçük yaşlara kadar ulaşan uyuşturucunun, tacirlerine operasyonlar bugünlerde yapılmaya devam ediyor. Keşke bu kadar yayılmasına hiç müsaade edilmeseydi de nice ailelere ateş düşmeseydi. Ancak zararın neresinden dönülürse kârdır. Özellikle belli bir aşamaya gelmişse, sektör oluşmuşsa ve pazar varsa uyuşturucu ile mücadele zordur. Sadece güvenlik önlemleri ile de kökü kazınamaz. İşin adli yönü önemlidir. Tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilen uyuşturucu taciri, ilk mahkeme de şartlı serbest kalırsa veya birkaç yıl yatıp çıkarsa mücadelenin başarıya ulaşması imkansızdır. Uyuşturucu tacirlerine en ağır ceza olan müebbet hapis cezası verilmeli ve hiçbir zaman af kapsamına alınmamalıdır. Toplumsal bir farkındalığın ve sahiplenmenin olmadığı hiçbir konunun sürekliliği olmaz. Uyuşturucunun neredeyse tüm suç sektörlerini körükleyen, amansız bir hastalık gibi olduğunu bilmek önemlidir. STK’lar, toplumu oluşturan fertler, partilerinin milletvekillerini zorlamalı, cezalar caydırıcı hale gelmelidir. Uyuşturucu tacirlerinin özellikle turizm bölgelerini ve ülkemize gelen yabancıları da kullandıklarını yapılan operasyonlardan görüyoruz. Narkotik birimleri bu yönde yeni ve etkin stratejiler geliştirerek istiklal ve istikbalimizi tehdit eden bu sorunu kökünden kazımalıdır. Okullarda uyuşturucu bağımlılığına götüren nedenler öğretilmeli, aile bağları kopmuş öğrencilere destek verilmelidir. Okul idareleri öğrencilerin gittiği mekanları gözetmeli, şüpheli durumları emniyet güçlerine ihbar etmelidir. Öğrencilerin maddi öğretiminden ziyade ahlak öğretimini de kapsayan bir eğitim programı izlenmelidir. Ahlak olmayan bir eğitimin ne bireye ne de topluma bir faydası yoktur. Zorluklarla mücadeleyi, duygularını kontrol etmeyi, sağduyulu düşünmeyi öğrenememiş gençlerde bağımlılık daha fazla olur. Ancak en güzeli hiç bulaşmamak hatta ona götüren diğer alışkanlıklara da yaklaşmamaktır. Bugün kısa vadeli menfaatler için görmezden geldiğimiz, umursamadığımız nemelazım dediğimiz sorunlar yarın geleceğimizi karartacak boyuta gelirse bunun sorumluluğu tüm toplumda olur. Toplum olarak çözüm talep etmeliyiz, bugün sana yarın bana olabilir diye düşünmeli, karar vericileri zorlamalıyız. Demokrasi halkın iradesini yansıtmalıdır, halk da iradesini göstermeli, ısrarla talep etmelidir.