Değerli okuyucularım, bu hafta yaşlanma algımız ve aktif yaşlanma kavramı üzerinde durmak istiyorum. Ne yazık ki çoğu toplumca yaşlanma, hayat içerisindeki verimliliğin düşmesi, hayattan elin eteğin çekilmesi olarak görülüyor. Toplum, yaşlı olarak kodladığı kişiye belirli kalıp davranışlarda bulunuyor, yaşlı denilen kişi de bu davranışları onaylıyor ve kabulleniyor. Yaşlanma üzerine yanlış bilinen bir şeyi düzeltmekle başlayalım, ‘’insan için yaşlanma ne zaman başlar?’’ Yaşlanma, anne karnında başlar. Var olan her şey, var olduğu andan itibaren bu süreci yaşar, buna direnmek, bunu durdurmak mümkün değildir. Ancak bunu yönetmek mümkündür. İşte burada aktif yaşlanma konusu devreye girmektedir.

İnsanlar hayatın her döneminde kendini yenileyecek, merak edecek, ileriye doğru kulaç atacak ki boğulmasın. İşleyen demir pas tutmaz. Çünkü beynimiz esnek sevgili okuyucular. Beynimiz her an yeni yaşantılarla kendini yeniliyor. Zihinlerimizin de kalplerimizin de pas tutmaması lazım. Nice genç görünenler vardır ki yaşlı bilinenlerden daha yaşlıdır. Anadolu’da bir söz vardır ‘’senin için geçmiş’’ derler. Bu içi geçmişler, kendileri bir şey yapmadığı gibi çevresindekilerin de yaşam enerjisini emerler. Kendinizi iyi hissettiğiniz ve bir şeyler ürettiğinizi hissettiğiniz bir durumda ‘’Ne gerek var’’, ‘’bunlar boş şeyler’’, ‘’başımıza iş çıkarma’’ diyen bu tiplerin yanından koşarak uzaklaşın derim.

Biyolojik olarak baktığımızda ise, yaşlılık tabi ki hayatın bir gerçeği, insan vücudu belirli gelişim evreleri tamamlandığında bazı aktivitelere karşı dayanıklılığını kaybediyor. Ben yaşlılarımızı ‘’ileri yetişkin’’ olarak tanımlıyorum aslında. Hayatın her döneminde olduğu gibi bu dönemde de üretkenliği devam ettirecek faaliyetler pek tabi ki bulunabilir. Yürüyüş yapmak, arkadaşlarla ve akrabalarla sosyal etkinliklere katılmak, yeni deneyimler yaşamak, teknolojiyi takip etmek… Bilim dünyasında ‘’Tolstoy’un bisikleti’’ diye bir kavram vardır, ‘’hiçbir şey için geç değildir’’ anlamı taşımaktadır. Zira Tolstoy bisiklet sürmeyi 67 yaşında öğrenmiştir.

Güzel bir örnek verecek olursak;
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Gençlik ve Spor Kulübü, huzurevlerinde kalan misafirler için ‘’Bocce’’ adlı toplumda yeni tanınan bir spor dalını yaygınlaştırma çalışmaları yapmaktadır. Bu sporun kökeninin Anadolu'ya dayandığı ve MÖ 5000 yıllarında oynandığı tahmin edilmektedir. İlk çıktığı yıllarda cilalanmış kaya parçalarıyla oynanan oyun, günümüzde tamamen yuvarlak ve sentetik malzemelerden yapılmış toplarla oynanmaktadır. Bu oyun için fazla efor harcanmasına gerek yoktur, bu yüzden ileri yetişkinlerimiz için uygun bir spor türüdür. Meraklılarının, internetten aratarak geniş kapsamlı bilgiye sahip olmalarını öneririm.
Sözün özü, çoğu şey yaşlılıktan değil, tembelliktendir aslında. Ne güzel hikayeleştirmiş büyükler:
Tembel bir adam varmış, karısı evde temizlik yaparken, adamın bir sedirden diğerine geçmesi gerekmiş. Diğer sedire uzanınca da : ‘’ insanoğlu kuş misali hanım, az önce neredeydik şimdi neredeyiz’’ demiş…
Zaman akıp giderken bir köşede oturup izlemek, dünyadaki en büyük şeyin israfıdır; ‘’hayatınızın.’’ Yaşam enerjinizi ve üretkenliğinizi her dem koruduğunuz, aktif ve verimli bir hayat geçirmeniz dileğiyle… Haftaya görüşmek üzere…