Uçtu uçtu, uçtu gitti.
Kim tutar seni, yakalayabilene aşk olsun.
Yağmur gibi yağıyor maazallah.
Ne mi?
Tabi ki, her gün aralıksız sabah akşam sağanak sağanak gök gürültülü fırtına estirerek yağan zamlar.
Bu defa gelen zamlar öyle bir geliş yaptı ki, tipi desen tipi değil, lodos desen değil, kasırga desen hiç değil, tam bir karabasan.
Korana illetinden beter sıkboğaz edip neredeyse soluklarımızı kesip, hiç ara vermeden kesemize, cebimize, bütçemize darbe vurup feleğimizi şaşırtmakta…
Adı enflasyon, göbek adı hayat pahalılığı soyadı zam, argoda kazık olarak nitelendirilen bu şey çok değişik bir şey; zam değil zamk gibi yapışkan acayip bir şey.
Öyle yapıştı ki üzerimize; tabiri caizse Japon yapıştırıcı bunların yanında vız gelir tırıs gider.
Sağa bak zam. Sola bak zam, zam zam…
Zam garantili hayat. Zamla yat, zamla kalk.
El insaf artık.
Hiç olmazsa devlet kaynaklı vergi, harç, prim…vs gibi şeyleri bu seneliğine yavaş yavaş ve kademeli olarak zamlandırsaydınız da bu kriz günlerinde canımız daha fazla yanıp bu kadar etkiye maruz kalmasaydık.
Allah bu zamlar karşısında sonumuzu hayretsin…
Çözüm üretmesi gerekenlerden duyduğumuz kadarıyla;
Dövizi yükselten dış güçler…
Faizi yükselten faiz lobisi…
Gıda ürünlerini yükselten stokcular…
Sebze ve meyve fiyatları yükselten marketler…
Peki öyleyse;
Elektrik fiyatını yükselten kim ?
Akaryakıt fiyatını yükselten kim?
Doğal gaz ve Tüp gaz fiyatını yükselten kim?
Tarım ilaçları ve gübrelerin fiyatını yükselten kim?
Hayvan yeminin fiyatını yükselten kim?
Vergileri, harçları ve primleri yükselten kim?
Üretmeden tüketmeye yönelten kim?
Lafın kısası;
Sorunları ve sorumlulukları hep başkalarının üzerine attığımız, Kimlerin cevabını alamadığımız ve algılayamadığımız sürece, bu hayat pahalılığı ve enflasyon üzerimize zamk gibi yapışarak yüksek irtifadan uçmaya devam edecektir.
Sağlıcakla kalın…