Tohum toprakla buluştuktan sonra çimlenme dönemi ile başlayan süreç ürün toplanıncaya kadar çeşitli aşamalardan geçilerek sürer. Kimisi birkaç ay, kimisi aylarca emeğin sonunda  ürün hasat edilir.

Hasat denince şimdiye kadar sadece sebze ve meyveden elde edilen mahsuller akla gelirdi. Ancak gelinen noktada; su krizi kapımızı çalmışken ‘SU HASADI’, ‘YAĞMUR HASADI’ da gündemimizde.

Dünyanın yarısına yakını temiz suya muhtaç. Tarımsal üretimde verimliliği artırabilmek için zorunlu olan su ihtiyacını karşılamak için açılan sondajlar özellikle Akdeniz çanağında son yıllarda kurumakta. Bu kuraklık kaliteyi doğrudan etkilediği gibi obruk oluşmasından tutunda farklı sorunlara neden olmakta. Yağmur suyu depolama sarnıçları asırlar öncesinin barajıydı. Kimisi yer üstünde kimisi yeraltında bulunuyordu. Bugün tekrar geçmişteki gibi projelere ihtiyaç var.
Çatılardan akan suyun depolanması lazım, açık ve kapalı gölet ve barajların da yaygınlaşması lazım. Bahçelerde mutlaka modern sulamaya geçilip her boş alan su istifi için kullanıma hazır hale getirilmeli. Gerek açılacak su biriktirme kuyuları gerek yeraltı veya üstüne monte edilecek rezerv tankları,  vadilerde oluşturulacak göletler kuraklık krizi için çare olacak formüller olmalı.  
Bir damla suya muhtaç coğrafyalarda ki insanları düşünürseniz bir varil suyun ne kadar kıymetli olacağını idrak edebilirsiniz. 
Şayet hepimiz yağmur suyu, klima suyu demeden bunun hasadını yaparsak bahçe sulamadan, temizliğe kadar birçok alanda temel ihtiyaçlar karşılanabilir. 

Alanya’da gerçek manada susuzluktan yola çıkarak sadece yağmur suyu hasadı ile sulama sistemi kurulup üretim yapan bahçeler var. Önemli olan bunu genele yaymak ve maksimum verimi yeraltı su kaynağından minimum harcamayla elde edebilmek. 

Devlet politikası olarak çatı suyunu rezerv etme projesi olmasına rağmen hayata geçirilmedi. Sahada uygulaması denetimi yok. Olsaydı bol bol reklamını yaparlardı sanırım...