Aslında turizm sektörü ekonomik ve sosyal anlamda baktığımızda hayatın içine işlemiş bir sistemi ifade eder. Yalnız ekonomik veya sosyal açıları ön plana çıkarmak yetersiz bir değerlendirme olur ve sürdürülebilir politikaların ortaya çıkmasına engel olur. Bunun anlamı toplumun tüm katmanlarının seyahat hareketlerini sindirmesi gerektiği gerçeğini ortaya çıkarır. Bu katmanların içine hizmet alan ve verenlerin yanında yerel ve kamu idaresinden STK’lara kadar tüm paydaşlar girer. 
Ana ürünümüz olan hizmet anlayışımız bütün bu katmanların ortak çalışması ile sonuca ulaşır ve tüm görüşler aynı hassasiyetle ele alınırsa ortaya olumlu sonuçlar çıkar.
Seyahat edenlerin beklentilerinin değişim hızları, haberleşme olanaklarının artması ve dijital dünyada baş döndürücü değişimler bu alanlara da ayak uyduran yönetimleri  zorunlu kılar. Bundan on hatta beş yıl önceki bakış açıları ile bile bugünü yönetmenin daha zor olduğu günleri yaşarken sektöre veya şehre katkı sunan kurumlarında kendini yenilemesi kaçınılmazdır.
Bu yüzden yeni yüzlerin yeni anlayışların sektörün gelişmesine katkı sunmasının önünün açılması sağlanan faydanın artmasında itici bir güç olacaktır.
Bu gelişen sektörün kamu ve yerel yönetimler dahil tüm paydaşlarla birlikte hareket etmesini de kolaylaştıracaktır.
Sektörün sorunlarını ve çözüm yollarını tartışırken mevcut durumunu korumaya çalışmak sektöre verilecek en büyük zarardır.
Oluşan sosyal ilişkilerimizi koruma çabaları ve yaratılan konfor alanlarının zaman içerisinde işletme körlüğüne benzer durumlar yaratması kaçınılmazdır. En azından yapılan toplantılarda konuşulan konularla sektörün sorunlarının örtüşmesi gerekir. Bizi aşan sorunları tartışmak yerine başlayıp bitireceğimiz projelerle sektöre katkı sağlamak tüm tarafların ortak derdi olmalıdır.
Aksi takdirde yıl içerisinde kendi nüfusunun 10 katı misafir ağırlayan bölgede ve bunun ana itici unsuru olan sektörün sürdürülebilirliği tartışma konusu olmaya devam edecektir.