Karalar bağlayıp oturum.
Taciz edeniniz sokakta fing atarken siz ağlayın...
Hatta, sizi mağdur ettiği, o iğrenç duyguyu yaşattığı için kendinizi suçlayın!
Hayata küsün, kendinizi fare gibi görün...
Okurken siz ne düşündünüz bilmem de, benim için sıkıldı.
O halde size neden böyle yazdığımı anlatayım.
Alanya Adliyesi'nde bir taciz davasının ilk duruşması yapıldı cuma günü.
Tacize uğrayan bir öğretmen.
Taciz eden ticaretle uğraşıyor.
Adam, kadının komşusu.
Yani sık sık karşılaştığı biri.
Olay günü, kadın; market alış verişinden dönerken, komşu adamı bahçede görüyor.
Adam, yardım bahanesi ile kadına yaklaşıyor.
Kadın, evinin bahçesine bağladığı köpeklerine yöneliyor.
Adam yanında, kapı girişine kadar yürüyor.
Kadın köpeğin tasmasını bağlı olduğu yerden çözmek için eğiliyor.
Adam da eğiliyor.
Kadın yere paralel, adam da paralel.
Kadın tasmayı çözüp elleri bacaklarında, güç alarak yerden kalkarken, adamın elleri kadının elinde, sonra ayağında.
Şoka giren kadın irkilerek doğrulunca; adamın eli, onu tutma bahanesi ile belinde.
Saniyeler içinde yaşanan bu sahnede adam, iyi geceler öpücüğüne yeltenecek kadar da rahat.
Olay bu şekilde yansıdı dava dosyasına.
Kadın şokta. Donakalmış. Adam uzaklaşıyor.
Sonrası karakol, adliyeye…
Alanya Barosu Kadın Hakları Kurulu gönüllü avukatları müdahil oldu davaya.
Buraya kadar yeterince sevimsiz dava, ilk duruşmada, sanığın kadın avukatınca yapılan savunma ile kan donduruyor.
Avukat kadın; "Davacı, olayın olduğunu söylediği gün kırmızı rujunu sürüp arkadaşları ile eğlenceye gitmiş. Morali bozuk biri bunu yapar mı?’ diyor.
Sözleri ile mağdurun, günlük hayatına devam edecek kadar rahat olduğunu, buradan da böyle bir olayın yaşanmamış olacağı sonucuna varılmasını istiyor.
Kırmızı renk, özgüven meseledir. Kırmızı, yıkılmış enerjiyi yükseltmek için en iyi renktir. Bir kadın kırmızı ruj sürmüşse, kendine güveni tamdır. İşte tam da bu nedenle, mağdur kadın karalar bağlamamış, özgüvenini ortaya koymuştur.
Ancak aklı başka çalışanlar için kırmızı ruj davetkarlık, hafiflik, kendini gösterme belirtisidir.
Kadın avukat bu gerekçelerle savunma yapmış olacak ki, yanıtını mahkeme salonunda almış, hem cinsi bir başka avukattan.
‘Yani, istiyorsunuz ki, mağdurlar içine kapansın. Mağdur olmakla kalmayıp kendilerini suçlasınlar.’
Tam da öyle bir imada bulunmuş sanık avukatı.
Kırmızı ruj sürüp eğlenceye gittiysen mağdur değilsin.
Yazımın başlığı bu nedenle ‘Tacizden sonra ne yapmalı?’ oldu.
Kararı siz verin.
Saklanmalı mı? kırmızı ruj sürüp hayata mı karışmalı?
Davamız, mücadelemiz sürerken, hayatın akışında yer almalı mıyız? Almamalı mı?