İstanbul'da böyle bir sonucun çıkmasını, AK Partililer ve muhalefeti temsil eden birçok kesim beklemiyordu. Ancak olaylara karşı tarafsız düşünüp, gelişmeleri süzgeçten geçirince sonucu öngörmek mümkündü. Haziran başında sonucun Sayın Ekrem İmamoğlu lehine 240 bin olacağını, 5 Haziran'da not düşmüştüm. Akabinde, yenileme seçiminin son haftasına kadar neredeyse hiç görünmeyen Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ortaya çıkıp, oy verirken "Sisi" mi yoksa Binali Yıldırım mı? diyeceksin dediği an, benim tahminim 400 bine çıkmıştı.
Tabi ki son olarak terörist başı Abdullah Öcalan'ın yazdığı mektubun devlet eliyle okutulması, kardeşi terörist Osman Öcalan'ın devlet televizyonunda sözüm ona kendi talebi ile konuşma yapması, özellikle milli duygulara sahip seçmeni derinden sarstı. Üstelik, Öcalan ile son hafta Eski Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç eliyle mektubu okuyan akademisyenin yaptığı iddia edilen görüşme, İstanbul seçiminde önemli rol oynadı. Bu olaylara karşı sert tepki göstermesi umulan Sayın Devlet Bahçeli'nin bakış açısı, milliyetçi kesimi keskin bir tercihe zorladı. (Bu çıkışlar sonrası ise 650 - 700 bin olur diye düşünmüştüm)
Tabi ki kaybetmede ki en büyük etken bu durumlar olmayabilir. Ekonomik sıkıntılar da değişim beklentisinde rol oynayan nedenler. Terörle mücadelede başarılı olan İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun ilmi siyasetten uzak davranıp, bir önceki seçimde yapılan gereğinden sert söylemleri sürdürmesi de olayları bu noktaya getirdi.
Çünkü; 31 Mart seçimi öncesinde daha yoğun olarak kullanılan millet, zillet, hatta terörist ifadeleri vatandaş nezdinde çok tasvip edilmedi. Aslında bu seçim stratejisinin ta en baştan çok yanlış yürütüldüğünün net göstergesiydi.
Bu saatten sonra yapılması gereken ise görevden alınmayı beklemeden İstanbul teşkilatlarının arkasına bile bakmadan görevden ayrılması. Tabi ki Esenler'in AK Partili Belediye Başkanı Tevfik Göksu da, Ekrem İmamoğlu'nun Trabzonlu olduğunu bilmesine rağmen 'Pontus' göndermesi yaparak 'İstanbul'u Yunan kazandı' ifadesini ortaya atmasının bedelini metal yorgunluğu bahanesiyle ödemeli.
AK Parti, bu kadar çok yanlış yönlendirme veya kasten hata yapmasının cezasını çekmekte. Ekrem İmamoğlu ise zaman zaman irili ufaklı hata yapsa da takipte oluşan hatalar ve soğuk rüzgarlara neden olan ifadelerin de katkısıyla seçimi farkla kazanmasını bildi.
‘AK Parti artık eski AK Parti değil’ diyen birçok insanı gerek sosyal medyada, gerekse birebir temasta duymak mümkün. Teşkilat yöneticilerinin eskisi kadar halka yakın olmadığı, daha çok eğitim ve mali durum dikkate alınarak kartvizit sahibi kişilerin yönetimlerde tercih edildiği imajı rahatsızlık nedeni oldu. ‘Bu durumları üst üste koyduğun zaman sayın Binali Yıldırım fazla oy bile aldı’ şeklinde değerlendirme yanlış olmaz.
İttifaklarla seçime gidilmesi genel merkezler nazarında olumlu olsa da, seçime katılımı etkiledi. Şayet bu seçimde katılım yüzde 90'ın üzerine çıksaydı fark 1 milyon olurdu. Eğer AK Parti silkelenmek istiyorsa partiyi basamak olarak kullananlardan silkelenmesi şart. Aksi halde AK Parti'de kopuşlarla kurulacak yeni bir parti önemli oranda oy kitlesini götürür. Sayın Abdullah Gül, Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Ali Babacan tarafından kurulması planlanan yeni partinin resmiyet kazanmasından sonra bu partinin ilk belediye başkanının da Alanya'nın komşu ilçesinden olmasını bekliyorum.