Aristo mantığı diye bilimsel bir gerçek vardır. Bilimsel bir gerçektir çünkü yanlışlanabilir. Birisi çıkıp “Bu böyle değildir” diyebilir. Mutlak doğru olsaydı tabu olurdu veya hakikat olurdu. Oysa bilim yıllar geçtikçe yeni keşifler ile sürekli güncellenen ve hakikate yaklaşan bir süreçtir… Doğada onca renk var ve her birinin çeşit çeşit tonları adeta renk cümbüşü. Hayatı doğru ya da yanlış diye, siyah beyaz diye bir ikileme hapsetmek ne kadar sürdürülebilir… “Ya benimsin ya toprağın, ya sev ya terk et, ya bendensin ya hain, ya hep ya hiç” aklı selim ile düşününce çoğu zaman savunamayacağımız bir anlayıştır. İdeolojik savların kuvvetlendirilmesi ve taraftar kazanılması için tercih edilen bu ikilem insan ilişkilerinde geçerliliği olmayan bir durumdur. Zira insanlar farklı farklıdır, mükemmel insan yoktur, herkesin iyi ve kötü yanları vardır. İnsanlar doğruları ve yanlışları ile bir bütündür. Dikensiz gül olmaz hatta diken olmaz ise gül de olmaz… Davranışların, olayların, kurumların, grupların değerlendirilmesi de Aristo mantığı ile çözümlenemez. Detaylara inilip analiz edilmeli, hüküm vermeden önce sebep sonuç değerlendirmesi yapılmalı, taraf olmadan gri tonlar üzerinden siyaha ve beyaza yakınlık gözlemlenmeli ve çözüm önerilmelidir. Önerilen çözüm uygulanabilir olmalı ve tarafları birbirine yaklaştırmalıdır. Siyah beyaz diye ayrımı körükleyen hamaset içeren bir yaklaşım bilimsel olmadığı gibi insani de değildir… Bireylerin içinde bulundukları hal; yaşadıkları süreç durağan değildir. Gelişen dünya ile uyumlu olmak oyun dışına itilmemek için elzemdir. Toplumun değerleri ile inançları arasındaki dengeyi sağlamak renklerin her tonundan haberdar olmak ile mümkündür. Yaşanılan toplumun değer yargıları değişmişse, toplumun ıslahı için yapılması gereken çalışmaların değişik tonlarda olması siyah beyaz diye bir iddia güdülmemesi gerekir… Kutsal kitabımızdaki yöntem de böyledir. İlahi kitap bile yirmi üç senede inmiş ve toplumun kabulü için bir örneklik süreci yaşanmıştır. Bireyler bazen bu süreci yaşamadan devrim niteliğinde bir dönüşümü gerçekleştirebilir ancak toplumlardan bunu beklemek zordur. Sosyal doku, renkleriyle uzun yıllarda oluşmuş ve biraz doğru biraz yanlış kavramları benimsenmiştir. Doğru ve yanlış, iyi ve kötü; ulaşılması gereken birer hedef olmalıdır, hüküm değil… Muhabbetle…