Ateizmin çıkmazı hakkında bir kitaba denk gelmiştim...
Allah'ı inkâr etmek mümkün değil. Allah inancı soruları cevaplandırıyor, soruları çözüyor. Romanın karmakarışık olan konusunu açıklıyor. Esrarengizliği kaldırıyor, her şeyi çözümlüyor.
"Allah var." diyorsun, her şey düzene giriyor. "Allah yok." dediğin zaman, her şey karmakarışık oluyor, insan çıkmaza giriyor. Çıkmazlığını da izah ediyor arkadaş, inançsızlığın olmazlığını da ispat ediyor.
Bu kâinattaki düzeni kurmuşsa şu Güneş'i, Ay'ı yaratan, şu ağaçları, şu çiçekleri açtıran, şu hayatı şu cansız cemâdât, tabiat içinden var etmişse, bu hayat bir istikamete doğru gidiyorsa, bunları yönlendiren var, besbelli... Bir etki var ki etkileşim oluyor.
Ordinaryüs profesör, Avrupa'da yaşamış bir kimse. İmanlılık derecesini bilmiyorum, imanı varsa Allah rahmet eylesin. Ama kitabında böceklerden, hayvanlardan misaller vererek, bizim "ahlâk" dediğimiz davranışların, bir evrim sonucu bize geldiğini ve kâinatın bir evrim ile bir noktaya doğru gelişerek gittiğini, bir şuurlu kuvvet tarafından kâinatın geliştirilerek inkişaf ettirildiğini ispat ediyor. Kitabın ana konusu bu.
Şimdi biz bunu biliyoruz. Ama insan bilimsel olarak bunu bildiği zaman; "Tamam, ben varım, beni var eden var. Kâinat var, kâinatı var eden var. Kâinatta bir düzen var, bu düzeni kuran var, bu işleri olduran var..." diyor ama bu insanı doyurucu bir sonuç olmuyor. Bu sefer doyumsuzluk daha da artıyor, iştiyak ve merak daha da çoğalıyor:
"Peki, bu nerede, ben bununla nasıl irtibat kurabilirim? Bu bilginin açıklaması, genişliği nedir, teferruatı nedir? O beni yarattı ise benim onunla ilişkilerim nedir? Benim ona karşı ne yapmam lazım, o bana karşı ne yapıyor? Hayat nedir? Nereden geldik, nereye gideceğiz?" gibi bir sürü soru akla geliyor.
Onun için Arap şairlerinden birisi demiş ki;
"Çeşitli sorunlar karşısında düşünüp de bir Tanrının varlığı sonucuna geldin mi tamam, o zaman en büyük soruya gelmişsin!"
Allah'ın varlığını bilmek, bir taraftan sorunları çözüyor bir taraftan da birçok soruların kaynağı oluyor.
İşte bunları insan kendi aklıyla anlayamıyor. Onun için Allah kendisini tanıtacak ve bu konulardaki doyumsuzluğu tatmin edecek elçiler gönderiyor, uyarıcılar gönderiyor.
"Allah insanı yarattı." "Ona konuşmayı öğretti."
Buradan anlıyoruz ki bizim "konuşma" dediğimiz sistem, düzen, çok gelişmiş bir sistem. Biz konuşuyoruz, ben kafamdaki fikirleri size iletiyorum. Konuşmayla, konuşma sistemiyle yazmayla iletiyorum; siz de anlıyorsunuz.
O halde bu, bilgileri iletmek için çok karmaşık bir sistem... Bu nasıl oluşmuş, nasıl gelişmiş; esrarengiz bir şey...
Allah insanı yarattı; ona fikirlerini beyan edecek teşkilatları, düzenleri, aletleri, araçları, sistemleri öğretti.
"Kalem ile insana bilgileri öğreten, insanoğluna bilmediği her şeyi öğreten Allah'ın adıyla oku"
Demek ki kalemi, yazıyı, beyanı, anlaşmayı, bilgileri, insanoğlunun bilmediği şeyleri insana öğreten yine Allah. Biz bütün bilgileri O'ndan, O'nun lütfundan kazanıyoruz. Derece derece, tarih boyunca, insanlığın tarihi boyunca öyle kazanmışız; o anlaşılıyor.
Allah insanı yarattıktan sonra terk etmemiş. "Yarattım, ne halleri varsa görsünler "diye sokağa atılmış bir çocuk gibi değiliz. Her an lütfu devam ediyor.
O'nun verdiği akılla düşünüyoruz, O'nun verdiği akılla mastır yapıyoruz, O'nun verdiği akılla doktora yapıyoruz. Her an O'nun verdiği nimetle yaşıyoruz.
Vücudumuzun hayatı da O'nun verdiği karmaşık nimetlerin bir bileşkesi, sonucu. Bu karmaşık yapıda bazı şeyler çalışmadığı zaman hastalanıyoruz. Çalışmazlık arttığı zaman yaşamımızı yitiriyoruz. Hayat, nefes almamız, birçok nimetin sonucu...
Bahâeddin Nakşıbend’e; "Kerâmet göster." demişler. Üç adım ileri atmış; "İşte size kerâmet!" demiş.
Üç adım ileri atmak büyük bir keramettir, Allah'ın ikramıdır, kolay bir şey değildir, yapamazsınız.
Adamlar bir robot yapıyorlar, biraz yürüyor... Hemen filmler, yazılar, fotoğraflar; "Maşaallah, maşaallah, şöyle bir cihaz ortaya koymuşlar, şöyle gidiyor." diye hayret ediyoruz. İnsanın bu dengesi de mühim bir şey.
İşte biz bu muazzam şeylerle her an takviye olarak hayatımızı sürdürüyoruz. Başka varlıklara karşı üstünlüklere sahibiz...
Selam olsun düşünen, akleden insanlara...