Alışılagelen, kurala uygun olan, şaşılacak bir yönü bulunmayan, olağan, doğal demek normal. Normalleşme de olağana, şaşılacak yönü olmayana dönmek…
Büyük bir afetin, felakete dönüşmesinin ardından normalleşme üzerine konuşmak zordur. Afetin felakete dönüşmemesi için yapılması gerekenlerin yapılmadığı, gerekli tedbirlerin alınmadığı ve toplum olarak da afet bilincinden uzak olduğumuz gerçeği ile yüzleşmeden geleceğe dönük iyimser olmak yersizdir. Alışılagelmişin normal olmadığı, eskiye dönüşün de normalleşme sayılamayacağı bir noktadayız…
Öncelikle hayata bakışımızın değişmesi gerekirdi. Peşinden koştuğumuz önceliklerimiz değişmeliydi. Fani dünyanın boş olduğunu her şeyin bir anda ters düz olma ihtimalini idrak edebilmeliydik. Kırmamalıydık menfaatlerimiz için Allah’ın kullarını, pişmanlık duymalıydık. Acı tecrübenin enkazı yerde dururken, fiyatları yükseltmemeliydik. Mazluma el açmalıydık, merhamet etmeliydik, halimize şükretmeliydik…
Onlarca marketi, evi olan bir işverenin çadırda bir eski çaydanlığı bulunca sevinmesi ne kadar da anlamlıdır. Afetten bir gün önce kahvaltıda yirmi çeşit yiyecek varken, sofrayı beğenmeyip memnuniyetsizliğini belirten evladına afetten sonra babasının nasihati ne güzeldir…
Toplumun normal olarak benimsediği yanlışlar zinciriydi bu denli acının sebebi. Köşe dönmeci, rantçı ve samimiyetsiz davranışların alkışlanmasıydı normalimiz. Akıl ve bilimin ışığında çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için normalimizi yeniden gözden geçirmenin zamanı gelmedi mi? Kadim medeniyetimiz bize çağlar öncesinden çağlar ötesine yol göstermiyor mu?..
Yaptığı işi iyi yapan, emanete ihanet etmeyen, liyakatli, dürüst, mütevazi, kendi çıkarından önce üzerinde yaşadığı ülkesini düşünen, etrafına faydalı olmaya çalışan insanların normalimiz olması gerekmez mi? Toplum olarak öyle olduğumuzu söyleyebilir miyiz?...
Tartının, terazinin, kantarın düzgün olması lazım ki doğru tartsın. Normal olanın ne olduğunu ancak doğru tartı ile ölçebiliriz. Herkesin kendi kantarı olsa da evrensel değerler asgari müşterekte bir fikir verir. Dünyadan kopmadan evrensel doğruların da ötesinde bir medeniyetle var olmuştuk şanlı tarihimizde. Bugün insanlığın ihtiyacı olan adaletle, aleme nizam vermişti bizim tartımız ve normalimiz. Herkesin amuda kalkmaya çalıştığı bir yerde ayaklarının üstünde durmak normal sayılmasa da hakikat terazisi değişmez…
Bilmek yetmez, uygulamak gerekir. Hakikatin kal değil hal olduğu bilinir, ehline malumdur. Esas normal olan insanın yaratılış gayesine dönmesi, normalleşme ise fıtrata uygunluktur…
Muhabbetle…
Mehmet Dikici