Adalet; işlerin yerli yerince olması, hak ve hukuka uygunluk, doğruluk, dürüstlük anlamlarını içerir. Liyakat ise layık olma, yaraşırlık ve yeterlilik anlamları yanında uygunluk demektir. Kadim medeniyetimiz “İşi ehline verin” der, emanet olarak da görülen işlerin ehliyetli ve liyakatli kimselere verilmesi tavsiye edilir…

Özel sektörün görev dağılımı yaparken ve yetki verirken aldığı kararların isabetli olması kendi menfaatinedir. Kamu görevlerinin liyakatli kimselere verilmesi ise tüm toplumun yararınadır. Aksi durumda liyakatsiz atamanın topluma verdiği zarardan görevlendirmeyi yapan da sorumludur… 

Liyakatin olmadığı yerde dalkavukluk vardır. Yetersiz ve hakkı olmadığı halde önemli görevlere getirilen kişilerin yerini koruması için, güç sahiplerine kendisini beğendirmesi, onların takdirini alması için çalışıp çabalaması beklenen acı bir durumdur. Böyle olunca da işe odaklanmak, toplum yararını gözetmek yerine sadece güce dalkavukluk yapılır ve bu da çürümeyi getirir…

Mekke fethedilmeden önce Kabe’nin anahtarı yani yönetimi elinde olan Osman b. Talha, Kutlu Peygamber tarafından görevinden alınmadı ve gayrimüslim olmasına rağmen görevine devam etti. O, birçok Müslüman dururken; inanç, ırk, dil, kabile bakmaksızın görevi ehil olan bir gayrimüslime vererek, partizanlığı reddetmiştir. Ehliyete ve liyakate verilen önemi vurgulamak için çağlar ötesine ne güzel bir örneklik…

“Şu bir gerçek ki Allah, size emanetleri mutlaka ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.”

Tarafgirlik, partizanlık, fanatiklik sadece kişiye değil, savunulan değerlere de zarar verir. Liyakatsizlik ile elde edilen kısa vadeli kazançların ne kişiye ne de topluma bir faydası vardır. Evrensel ahlak normlarının bile yerlerde süründüğü çağımızda; huzura vesile olacak kültürümüzü, geleneğimizi kuru hamasetle canlandırmak ise asla mümkün değildir. Ancak adaletle, liyakatle ve güzel örneklikle ayakta kalmak mümkündür. Dijital köleliğe doğru hızla sürüklenirken, küresel kasırgadan en az zararla çıkmanın yegâne yolu budur…

Etkili ve yetkili makamlardaki insanların sorumluluğu, vebali çoktur. Eskiler bu tür makamlara talip olunmamasını tavsiye etmişler, istenmediği halde verilen görevler için de adaletten, liyakatten taviz verilmemesini söylemişlerdir. Nihayetinde yalan dünyanın menfaatleri gelip geçicidir ve sonunda adil bir hesap vardır. 
Dedem rahmetli “Fani dünya hoştur amma akıbet mevt olmasa” derdi…

Muhabbetle…