Yolcu uçaklarında bulunur, ayakkabı kutusu büyüklüğündeki konteynırlardadır.
Biri ses kaydediciye sahiptir, pilot konuşması ve kokpitteki bütün sesleri kaydeder.
Diğeri ise bilgi kaydedicidir. Uçağın hızı, yüksekliği, yönü, yakıt seviyesi vb. bilgilerini kaydeder.
Kolaylıkla bulunabilsinler diye turuncu renklidir.
Su geçirmez, saatte 500 kilometre hızla yere çarpmaya ve yangına dayanıklıdır.
Birçok kara kutu, uçağın çarpma anında çarpmadan en son etkilenen bölümü olduğu için kuyruk bölümüne monte edilir.
Anlaşılacağı üzere, bu kara kutu meselesine takıldım.
Uçakların kara kutusu tamam da, insanların kara kutusunu nasıl anlayacağız?
Renkleri yok, hangi bölümde duracaklarının kesin bir tanımı da yok.
Düşüp çarpma anında ne yapacaklarına göre karar vereceğiz o halde.
Ancak insanın kara kutusu, zannımca tehlikeli de olabilir.
Açılınca içinden ne çıkacağı bilinmez.
O yüzden dikkat etmeli… Kara kutu kayıtta olabilir.
Durumun dezavantajlı tarafı, açılınca zarar göreceğinden korkanların ona sıkı sıkıya bağlı kalmak zorunda olması zannımca.

Havalı fişekler
Kış dönemi o kadar değil tabii.
Ama yazın!
İnsanların içindeki çılgın eğlence isteğinden midir bilmem?
Herkes, aklına, kafasına göre atmak istiyor.
Sokak arası, gece yarısı, seyir terası, apartman balkonu fark etmiyor.
Kent merkezli kutlamalar başta olmak üzere, aklına gelen, geldiği gibi, uzun süreli, kalitelisi, kalitesizi atılıyor.
Atmosfere, canlılara verdiği zarar bir yana, insan ruhunda açtığı yara da cabası.
Seyirlik keyif olmaktan çıkıp eziyete dönüşüyor.
Kim? Ne yapacak? Nasıl önlenecek bu havalı fişek terörü?
Saat 24.00’den sonra yasaklanması kadar, her yerde, herkesçe atılması da yasaklanmalı.
Üretim aşamasından itibaren de denetlenmeli.
Kuşlar başta olmak üzere atmosfere verdiği zarar ölçülmeli.
Aksi halde üç-beş dakikalık keyif için geleceğimize bu denli zarar verilmesinin açıklanır tarafı olamaz.