Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. Olayları, kurumları, insanları toptan reddetmek ya da toptan taraftar olmak akıllı insan işi değildir. Algı dünyasında; söylenen iki doğru söz ile ahlak yoksunu kişileri ahlak abidesi yapabilirsiniz. Hakikatte samimi, dürüst bir insanı çeşitli algı oyunları ile kötü gösterebilirsiniz ancak “Er yarın Hak divanında belli olur”. Bazen bu dünyada da gizlenen hakikat ortaya çıkabilir. Tarih; gerçeklerin mutlaka detayları ile meydana çıktığı sayısız örnekler ile doludur. Esas olan tüm bu işler olurken kimin nerede durduğu nasıl tavır aldığıdır…
Sevgi ile yetişmemiş, haram lokma ile büyümüş, milli manevi değerlerin hakikatini içselleştirememiş bir kısım kişilere bu söylediklerimiz beyhudedir. Çünkü onlar her devrin adamıdır. Bugün ak dediğine yarın kara der ve yüzü de kızarmaz. “İflah olmazlara hekim olunmaz” der, Friedrich Nietzsche.
Özgürlük; korku ve tedirginlik ile sınırlanır, dolayısıyla sağlıklı düşünmeye en büyük engel bu korku ve tedirginliktir. Bazen mevcut imkanların elden gitmesinden, bazen düşman tasallutundan, bazen de inanç zafiyetinden olan bu korkuya Milli Şairimiz Mehmed Akif; “Korkma” diye başlayan “İstiklal Marşımız” ile muhteşem bir vurgu yapmıştır…
Kavga, nefret, kin ve kötü söz aciz insanların harcıdır. Bazı insanlar kavgadan beslenir, sağduyu aklı selim sahibi insanlar için kavga en son tercihtir. İnancı sağlam, iç huzurunu bulmuş insanlar kâmil olur, insan onu dinleyince huzur bulur… Medeniyetimiz bize “düşmanın bile takdirini kazanmayı” öğretir. “Bizi yok etmeye gelenler bizde hayat bulmalı” der…
İnsan davranışlarını düşüncelerine göre şekillendirir. Bu düşünceler çoğunlukla din, ırk veya siyasi görüş üzerinden olur. Evrensel değerler üzerinden asgari insani hakların kabullenildiği bir ortam ancak sağlıklı düşüncenin olduğu özgürlükle mümkündür. Kavga ve tehdit; korku ile tedirginliği artıracağı için sağlıklı düşünme ve sağlıklı bir sosyolojik toplum beklenemez…
İhtiyacımız olanın birlik, beraberlik, sevgi, muhabbet ve yardımlaşma olduğu çağımızda, dünyaya bakışımızı tekrar gözden geçirmeli ve “Bu gidiş nereye?” kutlu sözüne muhatap olduğumuzu hatırlamalı ve kendimize çeki düzen vermeli değil miyiz?
Yazımıza, sözümüze değer veren, yorum yapan, etrafına anlatan, kendi payına ders çıkaran dostlara selam olsun…
Muhabbetle…