Adalet yeryüzüne hâkim olmadığı sürece, savaşlar, zulümler birçok acıyı da beraberinde getirmeye devam edecektir. Sorunların, şikayetlerin konuşulduğu tartışmaların sonunda, aklı selim her zaman şu ifadeyi kullanır: “Herkes kendi evinin önünü süpürmekten başlamalıdır” …
“Şikâyet edenler kâmil olamazlar” derdi dedem. “Başına bir iş geldiğinde önce iğneyi kendine sonra çuvaldızı başkasına batır” derdi. Bir kötü sonuç olduğunda kolay olan birilerini suçlamaktır. Elbette masum insanların da etkilendiği bela ve musibetler olur. Kötülük var olmasa iyilerin kıymeti bilinmez. Allah kötülere de fırsat verir ancak herkes yaptığının karşılığını alır. Bilimde teknolojide ileri gidenler vazgeçmeyip, planlı programlı çalışanlardır…
Kutsalların hamaset için kullanılması kadar büyük bir kötülük yoktur bilene. Çalışmayıp, zamanını, kaynaklarını, değerlerini israf eden plansız programsız, günlük yaşayanlar yenilmeye mahkumdur. Diğer taraftan elli yıllık, yüz yıllık emellerini uygulamak için planlı ve sinsi çalışan kötülüğü yenmek mümkün değildir. Kuru hamaset; sahip olunan konumları korumak ve insanları avutmaktan başka işe yaramaz…
Filistin’deki zulme üzülmeye hakkımız var mı? Kendi evinin önünü süpürmeyenlerin vicdan rahatlatmak için yaptığı sosyal medya paylaşımları üzülmek midir? Yıllardır adım adım gelen bu sonuca seyirci kalanların hatta yardım edenlerin, göstermelik kınamaları samimi olabilir mi?
Şu gerçeği kabul edelim. Teknolojik üstünlük Amerika'da, AB'de ve dolayısıyla İsrail' de. Savaş aletleri, uydular, yapay zekâ, sosyal medyada kat kat üstünler. Bizim üstün olduğumuz nokta ise kahrolsun... yani sloganlar... arkasında fon müziği eşliğinde, ağır çekim kısa hamaset ve gaz videoları…
Ancak çözümsüz de değiliz. Çare bizde…
Kısa vadede ekonomik boykot. Diyeceksiniz ki dünyadaki ekonomik sistemi de kuranlar ve işletenler onlar. İşte bankalar, teknoloji, ticaret, üretim vs... Doğrudur ama tüm İslam dünyası örneğin Rusya ve Çin'i de arkasına alarak sadece petrol fiyatları üzerinden bile tüm dünyayı dize getirebilir. Ayrıca bireysel olarak sağlıklı ve doğal yaşama dönmek, yerli ve milli ürünleri tercih etmek bile Türk ve İslam dünyası açısından yüz milyarlarca dolar tasarruf etmektir.
Uzun vadede ise, çocuklarımızı en az iki dil bilen, kritik analitik düşünebilen, madde ile mana arasında ilişki kurabilen, yurtsever insanlar olarak yetiştirmektir