ALİ KÖPRÜSÜ anlatılan bütün öyküler içinde en meşhur olanı.Vakti zamanında coşan çaydan bir türlü geçemeyen bölge konar göçerleri ,yaptıkları bütün köprüler de yıkılınca umutsuz bir şekilde bekleşirken YETİŞ YA ALİ demişler, sabah uyanınca çayın iki yakasının sağlam bir köprüyle kavuşturulduğunu görmüşler ve bunu yapsa yapsa Hz Ali yapar demişler.Böylece köprüye de Ali Köprüsü demekten de geri durmamışlar. Rivayete göre Hz Ali gece inşaata başlamış,gün ağarıncaya kadar da devam etmiş.Horozlar ötünce Hz Ali bölgeden aniden uzaklaşmış.Tam da o sırada gün doğumu yönündeki duvara son taş parçasını koyacakmış.Koyamadan orayı terk edince orası açık kalmış.O gedikten bakınca da bugünkü Gündoğmuş ilçesi gözüküyormuş.Böylece Gündoğmuş ilçemizin ismini de bu mistik öyküye dahil ederek anlatılarına eklemişler. Biz biliyoruz ki Ali Köprüsü Kahramanoğlu ( Selçuklu Ekolü Dönemi) ,Alara Köprüsü de Anadolu Selçuklu dönemi eseri.Lakin İnsanımızın Hz Ali ve ehli beyt sevgisi dağlara ,taşlara,evlere,konaklara,yollara ,bellere adeta kazınmış vaziyette.
Ali Köprüsü’nde yine Hz Ali’nin atının ayak izleri ve secde eder vaziyetteki el izleri inancı halkımız tarafından kabul görmüş durumda.(İsmail YILDIZ) İbradı ilçemizdeki Ali Kesiği de yine aynı inanç temellerinin tesirinin görüldüğü yerlerdendir. Burada taşlar yörüklere geçit vermezmiş.Bir geçe Hz. Ali gelmiş o kayaları baltayla keserek geçit yapmış. Onun için Yörükler aradan geçerken Hz. Aliye dua ederlermiş.
Yine Karamanlar yaylasındaki Hz Ali'nin atının ve devesinin ayak izlerinin olduğu inancı(M.Nuri GÖNÜLLÜ) konar göçerlerimizin Hz Ali sevgisini ta nerelere tasidiklarinin bir göstergesidir.
Toparlayalım isterseniz bilgilerimizi.Alanya ve hata Anadolu’ya göç eden Türklerin büyük çoğunluğu ,Türklere gerçek İslamı anlatan ,Araplaşmış ve Farslaşmış yorumlarından arındırarak bizlere anlatan ve bunun için 99 bin Alperen yetiştiren ( kolonizatör Türk dervişleri ) ve Anadolu başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına gönderen Pir-i Türkistan ,Hocam Ahmet Yesevi ekolünden yetişenler o mayayı gittiklere yerlere çalarak yerleşmesini sağlamışlar.Anadolu’da bunun adı Bektaşilik,Yesevilik,Bayramilik ,Babailik olmuş ama zamanla eşyanın tabiatı gereği değişime uğramış.Şunu dadiyebiliriz ki, 1071 Malazgirt sonrası Anadolu’ya olan ve Orta Asya inançları esintileri taşıyan ve İslamı kendi öz dünyamıza göre anlayan bu konar göçer kitleler zamanla şehirlere yerleştikçe,yerleşik düzene geçtikçe sünnileşmiş ve o kalıba girmeye başlamıştır.Bu değişim ve dönüşüm pek tabidir.Zira yerleşik hayata eski inanç ögeleri cevap vermemektedir.( İman esasları yönüyle evvel ve ahir herhangi bir değişiklik yoktur).Ama konar göçerliği devam eden yörük kitleleri arasında Alevi ve Şii inanç kalıntıları devam edegelmiştir. Sünni İslamın temsilcisi ve devlet resmi ideolojisi yapan Devlet-i Aliye( Osmanlı ) ve Osmanlıdan daha Türk olan ve Şiiliği resmi ideoloji yapan Safevi Türk devleti (İran’da kurulan Türk devleti) arasındaki siyasi ve dini mücadeleler hususan Doğu Anadolu’yu etkilediği gibi ( Akkoyunlu,Karakoyunlu,Celayirliler’in İran’ a göçmesi ve Sünni olan Kürt aşiretlerinin Osmanlı tarafından tampon olmak üzere Kuzey Irak ,İran sınırlarından alınarak doğuya yerleştirilmesi),sair Anadolu şehirlerini de etkilemiştir.Bunun en bariz örneği Şahkulu isyanıdır.Doğusunda Mut,batısında Elmalı gibi iki güzide Türkmen yerleşiminin arasında olan Alanyamız’da bu kültür esintilerinin olması çok doğal ve hatta 13.yy’da Alanya Oba’dan kitlesel bir alevi göçünün gitmesi ama yer yer Dim çayı kıyılarında ve bazı yerlerde hala o inanç temsilcilerinin kültürel anlamda da olsa varlığını devam ettirmesi bir gerçektir.
Alanyamızın hem merkez hem de kırsalındaki Hz Ali ve Ehli Beyt sevgisi ve inancı insanımız için çok kutsaldır.Özellikle radyo,televizyon ve günümüzdeki internet ve internetli telefonların olmadığı o dönemlerde ,nesilden nesile anlatılan ,şifahi kültür aktarımın çok yoğun ve belirleyici etken olduğu dönemlerde ,kurulan meclis ve aile ortamlarında Hz Ali’nin cenk( Hz Ali’nin savaş kahramanlıkları ) ve cönkleri ( Hz Ali’ye dair şiirler) hep anlatılagelmiş ve okuma yazması olmayan nesiller arasında bile ezberlenmiştir.
Hz. Ali bindi küheylana sürdü ileri
Atı şaha kalkıyordu çektikçe yuları
Kılıcı savurdukça kafirlerin ödü kopardı
Düşman safından ayrılanlar Allah’a tapardı
Harp Meydanı kafirin kanıyla doldu taştı
Süvari atlıları dağları kumlu tepeleri aştı
Hz. Ali Hayber kalesi önlerine ulaştı
Kafirlerin aklı kalmadı tebdili şaştı
Müslümünlar zafer üstüne zafer seçtiler
Kale hendeklerini bir atlayışta geçtiler
Kale duvarlarını dövdükçe mancılıklar
Sur içinden acıklı geliyordu haykırışlar
Bir taraftan Allah’tan yardım dilediler
Dua üstüne yeni uzun dualar eklediler
(Kaynak: İsmail YILDIZ)
Alanyalıların çocuklarına en çok Ehli Beyt ismi koyması ,Hz Peygamber’in isim yönüyle bilinen beş ismini koyması ,Hz Peygamber hanımlarının isimlerini koyması yüksek duyarlılığından kaynaklanmakta.Rahmetli anacığımla evden bahçeye doğru bakarken sallanan kavak ağacını işaret ederek dedi ki:” Oğlum kavak neden sallanırmış bilir misin? diye sorunca ”Bilmiyorum anne “ dedim.Dedi ki; “Bir gün Hz Ali efendimiz evden dışarı çıkmış .Gelirken Hz Fatıma’nın üzerine kuma getirmiş.Bunu gören Hz Fatıma kavak ağacına yaslanmış ve hüngür hüngür ağlamış.İşte kavak O’ndan aldığı sarsıntıyla sallanır olmuş.Elbette bu durumun bilimsel ve tarihsel hatta dinsel karşılığı yok ama samimi bir sevginin en yüksk karşılığı var.Her Nevruz bayramında çocukluğumuzda beyaz yumurta haşlayan rahmetli anacığım ,sararsın diye içine soğan kabuğu da koyardı.Neden böyle yapıyorsun ediğimde,Hz Ali efendimiz de böyle yaparmış demişti.Elbette tarihsel bir karşılığı yok ama İslam öncesi pek çok inanç gibi bunun da evrilmesi sonucu bu hale gelmesinden başka bir şey değildi.İslam öncesi yemek yaparken Türk anası,Umay ananın eliylederken,İslami dönemle beraber Hz Fatıma anamızın eliyle diye yemekleri yapması hem evrilme hem deliyle, Beyt sevgisinin toplumdaki karşılığını göstermesinden başka birşey değildir.
Alanyamızdaki onlarca yatır ve türbenin isminin baba ve dede sıfatlarıyla tanımlanması bile bu sevgisinin ifadesi olmalı.Öyle ya da böyle ben de dahil Hanefi mezhebinden ,Maturidi ekolünden ve Ehli Sünnet vel cemaat ( Sünni) amel dünyasından ve inancından olan Alanyalılar ve hususan Toros( Türkmen )dağları yörükleri arasında Peygamber ,Ehli Beyt ve Ali sevgisi gönüllerde bir iman nişanesi olarak telakki edilmektdir.
Bir başka konuyla “Geçmişten Geleceğe Alanya”’nın tarihi koridorlarında gezinmek üzere esen kalın.