Hani derler ya "Ağzından çıkanı kulağın duydu mu?"
Saçma gibi gelse de, doğru...
Bazen akıl durur, beyin devre dışıdır ve ağız konuşur...
Sustuğunda geriye kalan ya bir enkaz, ya bir hüsrandır.
Mesela buna en güzel örnek iki gün önce yaşandı.
Kürsüden, öfkeyle, hırsla konuşan Fikret Orman, kendisini eleştirenlere "Arkadan karı gibi konuşurlar" dedi.
Tepki üzerine özür diledi. Ama bir gerçeği de tokat gibi yüzümüze vurdu.
Toplum bu.
En eğitimlisinden, en popülerine erkek aklında hala kadın, basite alma, küçümseme, aşağılama söylemlerinin en iyi tanımı..
Bir erkek cümlesi "Ağzı olan konuşuyor."
Keşke konuşmanın zihinle, beyinle, kültürle entegre bir eylem olduğunu unutmasak.
Cinsiyetçi dilin çözümü de bu zannımca.
Ne zaman kültürümüz, zihnimiz, beynimiz kadını insan olarak kabul etti, o zaman dilimiz de bizi yanıltmayacaktır.
Zenginliklerimiz
ALTSO'nun iftar davetinde; hemen yanımızdaki masada yerleşik yabancılar vardı.
Yıllardır birlikte yaşadığımız.
Evlerine çok yakın camiden yükselen ezanı her sabah, akşam, yatsı bizimle birlikte duyan; dinleyen...
Salondaki tüm müslümanlarla birlikte ezanı beklediler, suyu içip, çorbayı kaşıkladılar.
Uzaktan izledim onları..
Alanya Müftüsü İftar Duasını okuturken, kıpırdamadılar; bazıları avuçlarını açarak ellerini masanın üzerine koydu. Kendi dilinde dua etti belki içinden.
Dua sırasında "Bize ne, onlar müslüman, dua onların" demediler.
Oturdukları masayı terk etmediler.
Müftü'nün duası bittiğinde onlar da bizim gibi insandı..
Biraz sonra kürsüye gelen DİB Sayın Çavuşoğlu'nun da söylediği gibi "Onlar bizim zenginliklerimiz"di.
Dili, dini ayrı da olsa, islamın öğüdü hoşgörüyü benimsemişlerdi.
Ne güzel şey, kültüre, inanca saygı...
Ne güzel şey birlikte, birarada yaşamak..
Belki bu sayede dünya insanı olacak, kavgasız, savaşsız yaşayacağız.
Aynı apartmanda, başka inançlarla, kavga etmeden yaşamak değil mi asıl zenginlik..