Başarı; belirlenen bir hedefe ulaşmak için gidilen yol ve alınan neticedir. Çoğu zaman gidilen yolu ihmal eder, başarıdan saymayız. Oysa sefer mi zafer mi diye bir ayrım yapılırsa bizim medeniyetimiz şüphesiz sefer der. Elbette zaferlerle dolu bir tarihimiz var. Ancak zaferleri hiçbir zaman kendilerinden bilmemişler “Biz seferden sorumluyuz zafer Allah’tandır” demişler Atalarımız…
“Başarıya giden her yol mübahtır” modern dünyanın benimsediği bir öğretidir. Oysa biz şerefli mağlubiyetleri, haklı mazlumlukları; zulüm ile elde edilmiş zaferlere tercih eden bir kültürden geliyoruz…
Çağımız başarı anlayışında hedefler tamamen maddi menfaatler ile açıklanır olmuş. Zenginlik, makam, rütbe ve şöhret ile sınırlandırılmış bir başarı. Bu hayatın içinde sunulan bu tür başarı hikayeleri için bazen sınanabilir insan. Farkında olmadan toplumun hâkim kabulünün de etkisiyle çoğu insanın bu sınavdan geçer not almadığını görüyor, duyuyoruz. Hiçbir değer ölçüsü olmadan başarıya odaklı kişilerin kısa bir saltanattan sonra ne hallere düştüklerini de biliyoruz. Tarih bu tür örnekler ile doludur…
Başarıdaki azmin ifadesi olarak söylenen bir söz vardır ki: “Kazananlar kusursuz olanlar değil, inancını yitirmeden azimle çalışanlardır, asla vazgeçmeyenlerdir” bu anlamda doğrudur. Ancak başarı için önüne konulan seçenekler eğer ahlaki değilse vazgeçmek bir erdemdir. Toplumun ıslahı için ihtiyacımız olan da bu tür bir asil davranıştır…
Bu asil davranışı herkes gösteremeyebilir ancak en azından takdir edebiliriz…
Yanlış bir yolda gidiliyorsa veya yanlış bir fikirde, grupta gidiyorsa da insan bu yolundan vazgeçebilir. Yanlışta ısrar etmek, azim değildir kibirdir, sonu ise hüsrandır…
Bazen de alışkanlıklarımızdan vazgeçme durumunda kalabiliriz. Sigara gibi kötü bir alışkanlıksa, sağlık mecburiyeti olmadan bırakmak daha iyidir. Zararı olmayan ancak vazgeçmemiz halinde çok daha faydalı neticeler elde edilecek alışkanlıklarımızdan da vazgeçmek ilerleme için şarttır. Teknolojik gelişmeler ile dijital dünya bu süreci hızlandıran, başarı için kayıtsız kalınamayacak unsurlardır…
Bir de kendilerini vazgeçilmez görenler vardır. Fani dünyadan göçmüş yeraltında niceleri vardır kendilerini vazgeçilmez gören…
Vazgeçilmeyecek olan hakikati bulduktan sonra gidilen yoldur. Gerisi lafı güzaftır. “Bir elime ayı bir elime güneşi verseniz ben bu yolumdan vazgeçmem” diyenin yolunda gidenlere selam olsun.