"Bizden bu kadar" diyerek başlayan son yazımda aslında sezonun kısa bir değerlendirmesini yapmıştım. Kırk maçlık uzun soluklu bir lig yaşadık. 17 galibiyet, 14 mağlubiyet ve 9 beraberlik alarak 60 puan topladık. 58 gol atıp, 45 gol yiyerek sıralamada 7.ncilikte aldık. Bu bilgiler zaten malumunuz.

Geçtiğimiz sezonun ortasında başlayıp dünyayı kasıp kavuran Covid-19 virüsü gölgesinde geçen bir sezon yaşadık. Stadlara bir kaç haftalık localar için tanınan ayrıcalığı saymazsak seyirci alınmadı. Sessiz bir sezondu. Takımların içeride mi dışarıda mı oynadığı çokta belli olmayan tatsız bir sezon.

Geçtiğimiz yılı 5.nci sırada bitiren Alanyaspor hocası Erol Bulut ile yollarını ayırmış, bir önceki sezondan Alanyaspor'da görev yapan Sergen Yalçın'ın yardımcısı Çağdaş Atan ile anlaşmıştı. Ya kariyeri ile, bilgisi ve yaptıkları ile ismini duyurmuş bir isim gelecekti takımın başına, ya da başarı için varını yoğunu ortaya koyacak, gözü kara birisi. Aslında yönetim Çağdaş Hoca kararı ile de çok büyük bir risk almıştı. Hoca'nın başarılı olması ile daha önce yaptığı futbolcu transferlerinde de olduğu gibi biz bu işi biliyoruzun övüncünü göğüslerini gere gere sergileyecekler, başarısız olması halinde hoca gidecek, yönetim eleştirilecekti vs. vs.

Trabzonspor'un Avrupa kupalarına gidememe cezası alması ile Alanyaspor tarihinde ilk defa UEFA Avrupa Ligi'nde ülkemizi temsil etme hakkı kazanmış ve rakip Norveç'in Rozenborg takımı idi.

Lige Sivas deplasmanında galibiyet ile başlayan ekibimiz, ardından Oba'da Kayseriyi yenmişti. Oynanan oyun ve sergilenen mücadele ile Avrupa'da başarılı olacağımızın umutları da yeşermişti. Bu duygular ile gittik Norveç'e. Lerkendal Stadyumu'nda oynanan müsabaka da iyi ve üstün bir oyun sergilememize rağmen yediğimiz şanssız bir gol ile ilk Avrupa serüvenimiz son buldu.

Norveç dönüşü Rize deplasmanında rotasyonlu bir kadro gördük sahada. 1-1 biten bu maçın ardından evimizde Hatayspor'a 6 gol atarak liderlik koltuğuna oturduk. Bu koltukta tam 10 hafta kaldık. İlk yenilgimizi 11. haftada liderlik koltuğunda otururken ligin en alt sırasında yer alan Gençlerbirliği'nden aldık. Ve kabusta bu yenilgiden sonra başladı. Pas yapan, %80'lere varan topa sahip olma oranları ile oynayan ve kaleye en çok şut atan takım nasıl durduru bunu gösterdi Gençlerbirliği. Kapan, kaleni koru, boşluk bulursan kontra ile çık. Bu taktik ile bizi kimler yenmedi ki; Göztepe, Denizli, Gaziantep, Fenerbahçe, Kasımpaşa... Hep aynı taktik.

Ligin zirvesinde yer aldığımız süre zarfında o kadar çok umutlandık ki oynadığımız oyundan, şampiyonluk şarkıları söylemeye bile başladı taraftar. Çağdaş Hoca takım otobüsünün önünü kesen taraftara "bu yolun sonunda şampiyonluk var" bile dedi. Ama bir türlü kapanan takımları aşamadık. Birde üstüne üstlük ligin ortası geldiğinde elimizdeki en büyük gol silahı olan Bakesetas'ı satmıştık.

Kime sattık? Bulunduğumuz konum itibari en büyük rakiplerimizden birisi olan Trabzonspor'a. Bakesetas'ın yerini dolduracak bir oyuncu alınmayınca Berkan ile boşluk doldurulmaya çalışıldı. Bence bu transfer bir kaç hafta önce yolun sonunda şampiyonluk var diyen Çağdaş Atan'ın tecrübesizliğiydi. O kelimeleri söyleyen bir hocanın sisteminde kilit noktasında olan ve skor üreten oyuncusundan vazgeçmemesi gerekirdi.

Tabi burada kulübün mali durumu ile ilgili bir bilgimiz olmadığı için rahat konuşuyoruz. Bu satıştan gelen paraya fazlası ile ihtiyaç duyulmuş olabilir. Kritikler, değerlendirmeler yapılarak hedeften vazgeçilmişte olabilir. Zannımcada öyle oldu. Yada biz kim, şampiyonluk kim denilmişte olabilir. Aynı Çağdaş hoca bir kaç hafta sonra çıkıp "Bizim sorunumuz bitiricilik" diye de açıklama yaptı.

Netice olarak elindeki mevcut oyuncuları olabildiğince iyi kullandı Çağdaş Hoca. Yarışın sonuna kadar ilk beşte yer alarak Avrupa umudumuzu koruduk. Ama son haftalarda peş peşe aldığımız Başakşehir ve Fenerbahçe beraberlikleri ile Kasımpaşa ve Erzurum yenilgileri ligi yedinci sırada bitirmemize neden oldu.

Yirmi yıldır neredeyse Alanyaspor'un hiç bir maçını kaçırmadım diyebilirim. Onlarca hoca geldi geçti. Ama daha ligin başında yazdığım bir yazıda da dediğim gibi "Çağdaş Atan bu takıma gelen en hırslı hoca." Maçın her anında oyunun içinde. Bir kere kulübeye girip oturduğunu görmedim. Yağmur demedi, soğuk demedi oyunun içerisinde kaldı. Sahada mücadele eden oyuncuları ile irtibatını bir an olsun koparmadı. Seyircide olmayınca verdiği taktikleri, oyun ile ilgili isteklerini birebir bizlerde duyduk. Bu sezondan hatıra Çağdaş Hoca'nın kulağımda hep çınlayan "Press. Press. Press..." çığlıkları kalacak herhalde.

Edindiği deneyimler ile önümüzdeki sezonda kuracağı takım ile daha başarılı bir Çağdaş Atan göreceğimizden ben şahsım adına eminim. Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle; Kalın sağlıcakla.