Günümüzde Türkiye denilince, ilk akla gelen misafirperverliği, doğası, denizi, kendine özgü kültürü, her türlü sebze-meyvenin yetişme olanağı bulduğu geniş tarımsal alanların var olduğu bir ülke akla gelmektedir. Bu kadar geniş tarımsal alan varlığı bir şansmıdır? Tabiki şanstır. Ama bu şansı teknoloji ile yoğurmak gerekiyor.Teknolojinin günümüzde en fazla dönüştürmeye başladığı sektör tarımdır. Emek yoğun olarak bilinen ancak sermaye yoğun olarak şekillenen tarım sektörünün, bilgi yoğun bir sektör olmaya evrildiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Bu açıdan tarımda bölgesel bir üs ve tedarik merkezi olmak kadar, tarım teknolojileri ile katma değer üretmek de büyük önem taşımaktadır. Güncel veriler bize bugün tarımın büyük bir girişimcilik sektörü olduğunu, ileri teknolojinin uygulama alanı haline geldiğini, dolayısıyla büyük bir katma değer zincirinin kurulabileceğini göstermektedir. 2050'ye kadar dünya nüfusunun 10 milyara ulaşacak ve küresel gıda üretiminin ikiye katlanacak olması, tarımsal faaliyetlerinin sadece çiftçiler tarafından değil aynı zamanda toplum tarafından da takip edilmesini sağlıyor. Uzmanların tespitleriyle söylemek gerekirse, eski “tarım”, artık “tarım-gıda” haline gelmiş ve sektör, diğer sektörlere benzer şekilde, ulusal sınırları aşan kurumsal ağ desteği ile dünya piyasasına mal ve ürün arz eden bir görünüm kazanmıştır.
Uygun coğrafi koşulları, iklimi, geniş ölçekli ekilebilir toprakları ve su kaynakları ile güçlü bir tarım ülkesi olan ülkemizde tarımın geleceği için kafa yormak büyük önem taşımaktadır. Ülkemizin tarım sektörü için 2023 yılı itibarıyla ulaşmayı planladığı; tarımsal gayrisafi yurt içi hasılayı 150 milyar dolara ve tarım ihracatını 40 milyar dolara çıkarma HEDEFLENİYOR, GERÇEKLEŞİRMİ? Tartışılır? Yinede iyimser olmak gerekiyor. Tarımsal girdi fiyatları, küresel ekonomik kriz tarımı diğer sektörlere göre daha az etkilediği gözlenmektedir. Akıllı Tarım ve Tarım Teknolojilerinde Türkiye, Tarım 4.0 AR-GE çalışmaları kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı, 900 milyon lira gibi bir kaynağı bu uygulamalara ayırmış bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde bu desteğin iki katına çıkarılması planlanmaktadır. TAGEM’in 2019 verilerine göre Türkiye’de toplam Ar-Ge harcamaları içerisinde 733 milyon TL olan Tarımsal Ar-Ge’nin payı % 1.3 dür. AR-GE nin milli gelire oranı ise aşırı düşüktür.Ar-Ge ve inovasyon konusunda özel sektör-üniversite işbirliğinin geliştirilmesi için 'Üniversitelerin Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşması' önemli kazanım olmuştur. Üreticilerin faaliyetlerini farklı mecralarda birçok alt sektöre bölerek katma değer üretmeye başlaması da kayda değer bir gelişmedir. Netice itibarıyla, roket motoru gibi hızlı aksiyon ve kalkınma için, AR-GE oranımızın milli gelire oranını, Tarımsal Ar-Ge dahil yüzde 2 nin üzerine çıkarmamız şart.