Sindirella Kompleksi, her kadının bilinçli ya da bilinçsiz yaşadığı beyaz atlı prensi bekleme durumu, kadınlarda bağımsızlık korkusu olarak literatüre geçmiştir. Temelde kadınların bulunduğu zor yaşamdan, koşullardan kurtulmak için karşısına çıkan ve etkilendiği ilk erkekle ilgili hayaller kurması Andromeda Kompleksi'nin ana konusudur. Kadınların duygularını bastırması ve hayallerini süsleyen erkeği bulduğu anda onun himayesine girmesi kompleksin ilk aşamasıdır. Bu himayeye girme eylemi toplumsal olarak normal görülse de, bu durumun tedirginlik yaratan yanı bulduğunu umduğu erkeğin aslında doğru kişi olmadığını anlamasıdır.
Kadının birey olarak varlığını kabullenememiş ve konumlandıramamış toplumlarda; kadın birey midir, kadın eş midir, kadın özgür müdür, kadın nedir, tartışılmaktadır. Çocukken büyütüldüğümüz masalların toplumsal cinsiyet rollerimiz üzerinde etkisi büyüktür. Buna en iyi örneklerden birisi olan Sinderella’nın öyküsünü hatırlayalım. Çocukluğumuzda hepimiz can kulağı ile dinleyip onunla üzülüp onunla mutlu olduk. Öykü kısaca; üvey annesi ve üvey kız kardeşleri tarafından sürekli aşağılanan, itilip kakılan Sinderella, kendisine uygun eşi arayan prensin düzenlediği baloya katılır. Baloda prens, Sinderella’ya aşık olur. Gece yarısı olmadan önce eve dönmesi gereken Sinderella kaçarken kristalden yapılma ayakkabılarından birini düşürür. Prens, bütün ülkeyi gezerek bu ayakkabının sahibini arar ve sonunda Sinderella’yı bularak onunla evlenir. Böylece Sinderella, kötü kalpli üvey anne ve üvey kız kardeşlerinden kurtularak mutluluğa erişir.
Erkek çocuklar bir kurtarıcı, kız çocukları da kurtarılmayı bekleyen ana karakterler üzerinden işlenir masallar da kahramanlar.

Collete Dowling Sindrella Kompleksi kitabında geçen bir bölümünde durumu şöyle bir örnekle açıklar: ‘Keseli hayvanlar gibi bir başkasının derisinin altında yaşamak isterdim. Emniyette olmayı, bakılıp gözetiliyor olmayı, havadan, hatta yaşamdan daha çok isterdim.’ Kadının aldığı nefesten daha çok bir korunakla yaşaması ve hep onunla var olma isteğinin olması. Kadın bu uğurda neleri göze alıyor veya neleri göz ardı ediyor…

Kadının, beraber olduğu erkeğin ağır şiddetine, maddi imkânlarından vazgeçemediğinden katlanması, akademik eğitim alan ve kariyer yaparken ‘Eyvah evde mi kalıyorum, henüz bir hayırlı kısmetim çıkmadı’ diye düşünmesi, hayal ettiği bir girişim hikâyesinde ‘Aman kadın başıma ne yaparım şimdi’ diye düşünceler sonucu hayalinden vazgeçmesi, deri altında yaşayan keseli hayvan bilinçaltının bazı sonuçlarıdır.

Toplumun her kesimindeki kadın içinde yatan Sindrella’yı tamamen yok edemiyor. Nice başarılı kadın hayatının belli bir noktasında bazen şaka yollu da olsa ‘Azcık koca parası yiyeydik iyiydi’ der. Her an evine, güvenli kalesine dönecek ve kahramanının koruması altına girecek eğilimi göstermektedir. Kadının her an himaye de kalma isteği durumu iş hayatındaki kararlarına da yansır. Bir kadın çalışan üst kademeye başvurduğunda bekarsa koca bulur işten ayrılır, evliyse çocuk doğurur işten ayrılır, çocukluysa evinde çocuklarına bakmak ister, gün gelir işten ayrılır hikayesine dönmektedir. Algı şudur ki, her ne olursa olsun gün gelir bir erkeğin himayesine girilir. Bu toplumun genel düşüncesinde olmasının haricinde, asıl kadının kendi içinde oluşan bir olgudur.

Masalların bir telkin dili vardır ve çocuklarımıza okuduğumuz masalları sorgulatmadan direkt okursak çocuk oradaki karaktere verilen telkin diline göre yaşamını biçimlendirmektedir ki literatürde bile Sindrella Kompleksi kavramı kabul edilmiştir. Özellikle kız çocuklarınıza akşam güzel masallar anlatmak istiyorsanız cesaretli kızların hikayelerini anlatın. Ejderhaları çevik hareketleri ve aklıyla, kötü cadıyı iyiliğiyle, aslanları merhameti ve sevgisi ile yenen ve tüm bunları yaparken sadece kendi gücünü kullanan kızların hikayesini anlatın. Böylece daha küçük yaşta bilinci, bir erkeğin himayesinde yaşamaktan vazgeçer ve kendi gücünü keşfeder. Erkeğin koltuğunun altında bakılıp gözetilme duygusundan arınır.

Bir hikaye anlattık ve her şey yoluna mı girdi diyeceksiniz. Eşitlik kavramı ilk bu noktada gelişmeye başlar. Zaman içinde, seçtiği erkekle hayat arkadaşlığını sürdürürken sevgi, güven ve paylaşıma önem verir…

Hayalleri ve ideallari peşinde koşan bir kadın olsak bile, bilinçli ya da bilinçsiz bu sendromu yaşayabiliriz. Beyaz atlı prensi bekliyor olabiliriz. Böyle bir durumdan sıyrılıp beklentiyi karşımızdaki insandan ziyade kendimize çevirerek devam etmeliyiz. Yaşamımızın devamlılığını birine bağımlı olarak değil, paylaşarak, kendimiz olarak devam edebilme umuduyla…