Küresel olarak ekonomilere etkisi ve bundan sonra olası senaryolarla ilgili öngörüler diğer sektörlerde olduğu gibi turizmde de devam ediyor. Ülkemize ve bölgemize gelenlerin ülkesel dağılımlarına baktığımızda büyük oranda Havayollarını kullandığını görüyoruz. Seyahat tercihi olarak genel kabul görmüş 3,5 saatlik çember içinde kalan ve İskandinav ülkelerinden Orta Avrupaya , Ortadoğudan Rusya ve Türk Cumhuriyetlerine kadar geniş bir yelpazeye hitap eden bölgemizde Havayollarının şu andaki durumu ve yakın gelecekte operasyonlara başlama kapasitelerinin ne olacağı turizm hareketleri açısından belirsizliğini koruyor.
Halen devam eden kargo taşımacılığı yakın gelecekte oluşan bu ekonomik zorluğu atlatmanın bir yolunu da filolarında bulunan uçakların bir kısmını bu dala ayıracak olan havayolu firma sayısının azda olmayacağı gelen haberler arasında.. Bunun yolcu anlamında bir daralma getireceğini öngörebiliriz. Herşeye rağmen hükümetlerin havayollarına ve büyük tur operatörlerine verdikleri destekler sektörün en önemli bacağı olan ulaşım ayağının nitelik ve nicel anlamda değişikliğe uğrasa bile ayakta kalacağını göstermektedir.
Ayrıca ortaya çıkan bu yeni durumun yarattığı ekonomik zorlukların satın alma gücünde negatif etki yaratacağından seyahat talebinde bir daralma yaşatacağı beklenebilir. Belki buda hükümetlerin ekonomik hareketlenmenin en büyük unsurlarından olan yer turizmin vereceği katkının farkında olarak şimdilerde konuştuğu seyahat etmeye teşvik edici ve cesaretlendirici çalışmaları ile atlatılabilir.
Öte yandan bugünlerde evde kalmak zorunda kalanların tatil isteklerinin artması ve kısıtlamaların kaldırılmasından sonra her ne olursa olsun tatil yapmaları da beklenebilir. Şu anki rezervasyon akışlarına baktığımızda bunun işaretlerini alabiliyoruz. Sonuçta bu yaşanan krizin ardından ekonomik anlamda da seyahat edebilecek azımsanmayacak bir kitlenin olduğunu varsaymak gerçekçi bir yaklaşım olur. Bu talebin ilk adresleri olarak şu andan Yunanistan ve Türkiyenin olduğu tüm sektörün ortak fikri olarak gözüküyor. Bu iyimser öngörüye göre bile toparlanmanın zaman alması kaçınılmaz görünüyor.
Hem iç hemde dış turizm hareketlerinde havalarında ısınmasıyla birlikte salgının artık gündemin birinci sırasından düşmesi bekleniyor. Mayıs ortaları yada haziran başı gibi daha az korona daha çok bu talebin bölgemize nasıl yönlendirilebileceğini konuşmayı umut ediyoruz.
Burada karşımıza çıkan en önemli unusurun korona virüsün kaynak pazarlardaki seyrinin yanında bizim gibi bu talebi çekmeye çalışan ülkelerdeki veya bölgelerdeki hangi aşamada olduğuna da dikkat etmemiz gerektiğidir. Şu anki görüntü itibarı ile İstanbulda ki seyrin daha uzun olacağı öngörülebilir. Antalya bölgesinde alınacak tedbirler ile bölgenin daha güvenli olduğu algısı seyahat edenlerde pozitif etki yaratabilir. Belkide bundan sonraki dönemde bir süreliğini de olsa misafir destinasyon ve konaklama tesisi seçiminde bu önemli olacaktır. Özellikle ailelerin belki bu seçimde daha hassas olacağı düşünülebilir. Endişeleri daha az hisseden bir yaş grubunun da çoğunlukta olacağı bir taleple karşılaşmamız süpriz olmayacaktır. Bu hem tesis hemde oda kullanımında farklılıklar getirecektir.
Ekonomik anlamda yaratacağı katkının farkında olan tüm ülkeler hem kamu hemde özel sektörü ile turizmin ayakta kalması ve seyahat hareketlerinin tekrar canlanması için çalışmalar yapmaktadır. Ancak bizlerin planlamalarımızı yaparken bu canlanmanın yavaş bir ivmeyle yukarı olacağının farkında olmamız gerekmektedir.