2019 Mahalli İdareler seçimlerine bir hafta kala, kamuoyu araştırmaları tüm hızıyla devam ediyor.
Hemen hemen toplumda karşılık bulan araştırma şirketleri, kartlarını açarak seçimlere yönelik tahminlerini yaptılar.
Son olarak SONAR’ın sahibi Hakan Bayrakçı’da belirli illerde yapılan araştırmaların sonuçlarını açıklayacağını söyledi.
**
Günümüzde ticaret, siyaset ve diğer alanlarda kurumsallaşmanın artması ve toplumun ihtiyacına yönelik üretim yapmak herkesin hedefi oldu. Kurumsallaşmanın en yüksek sirkülasyonun olduğu alanlardan biri ise politika oldu.
Önceden adayların kendi afişlerinin, sloganlarının olmasına rağmen yeni dönemde hemen hemen bütün partiler reklam konusunda tam bir kurumsallık içinde çalışmaya başladı. Bunun yanında kamuoyu araştırmaları yaptırarak da toplumun nabzını sadece seçimden seçime değil; beklentileri, sorunları ve tercihleri konusunda sık sık yokluyorlar.
Hatta bu durum siyasi partilerden, vekillere, belediye başkanlarına kadar özele inmiş durumda.
**
Şimdilerde ise özellikle İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer büyükşehirlerde durumun ne olacağını, AK Parti’nin ilk döneminden beri elinde bulundurduğu belediyeleri kaybedip kaybedilmeyeceği tartışılıyor.
Özellikle muhalefet kanadında yer alan ittifak bloku, büyükşehirlerde başarıya ulaşarak, 24 Haziran Seçimlerindeki başarısızlığının izlerini silmeye çalışıyor. Mahalli idareler seçimleri her ne kadar belediye başkanı ve meclis üyeleri seçimi gibi görülse de Türk siyaseti, yerel seçimlerden başarısız çıkarak genel seçimlerde kapanma noktasına gelen siyasi partilerle dolu dememiz mümkün olacaktır. Burada da özellikle mahalli idareler seçimleri ile parlamento seçimlerinin arasındaki süre farkının bulunmasından yola çıkarak bu seçimlerin mevcut yönetime bir güven oylaması olduğunu söyleyebiliriz.
Özellikle 24 Haziran Seçimlerinden süre gelen dövizin yükselişi, gıda fiyatları ve sair ekonomik problemlerden sonra bu seçimler mevcut iktidara bir güvenoylaması şeklinde olacağı için, muhalefet kanadı da bunun önemini görerek, bir sonraki Cumhurbaşkanı ve parlamento seçimlerine yönelik çalışmalar yapıyor.
**
Genel Başkanlar ve adaylar ellerindeki anketler üzerinden olumlu-olumsuz değerlendirmeler yapıyorlar.
Bazı araştırma şirketleri de mevcut konjonktürel durumunun öneminin farkında olarak; anket adı altında manipülatif sonuçlar paylaşıyor.
Anket şirketlerinin yaptığı araştırmaların önemine gelince; özellikle anketlerin amacı kamuoyunun nabzını tutarak, sunduğu somut verilerle bireyleri yönlendirmeye açık araştırmalar olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle siyasi partilere oy veren bireyleri alternatife yönlendirme yaptırımına sahip olduğunu söyleyebiliriz. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İP Genel Başkanı Meral Akşener’in partisinden daha düşük oy almasının sebebinin de, seçmenlerinin Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında daha güçlü bir alternatif arayışı olduğu içindir.
Peki bu anket şirketlerinin topluma bu kadar etkisi varken denetimi kimler tarafından, nasıl yapılıyor sorusunu akıllara getiriyor.
Anket şirketleri ise genel olarak, Ticaret Kanunu’na bağlı şirketler olarak vücut buluyor. Eğitim, danışmanlık, araştırma gibi hizmetler veriliyor ve bu sebeple de denetlenmesi de diğer şirketler gibi oluyor ve bu sebeple bir takım sıkıntılar ortaya çıkıyor.
Özellikle 24 Haziran Seçimlerinde anket şirketlerinin birçoğu yanılmış ve verilerle seçim sonuçlarını ortak hizada buluşturamamıştı. Hatta bu sebeple MHP’nin Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’de seçimlerden hemen sonra, partisini sürekli olarak %10’luk barajın altında gösteren; Hakan Bayrakçı (SONAR), Bekir Ağırdır (KON-DA), Özer Sancar (METROPOL), gibi anket şirketlerinin yöneticilerinin de olduğu birçok kişiye, “sayısız iftiranıza teşekkür ediyorum”1 başlığıyla bir sitem yazısı yazmış ve sonunda da “…Yaptıklarını, yazdıklarını, yıktıklarını, yorumlarını hiç unutmayacağız” diyerek tavrını ortaya koymuştu.
**
Özellikle bu süreçte büyük badireler atlatan MHP’yi birçok araştırma şirketi yaklaşık yüzde 5-6 civarında aşağı puanlarda göstermişti. Özellikle kongre sürecini yeni atlatan ve yeni bir yapılanmaya giden MHP’nin ve diğer kararsız seçmenleri etkilemeye yönelik adımlardı.
**
Biraz daha geriye gidersek SONAR Başkanı Bayrakçı, “Erdoğan'ın kazanacağını biliyordum, CHP'lilerin lincinden korktuğum için açıklamadım. CHP beni çarmıha gererdi” diyerek yaptığı ahlaksızca manipülasyonu açıklamıştı.2
Yine Bayrakçı İP’in seçimlere %14-15 seviyelerde başladığını söylemiş ve seçimlerden hemen sonrası da “İP’in oylarını yüksek göstererek algı oluşturmaya çalıştığını ve İP’e milletvekillerinden daha çok faydası olduğunu” itiraf etmişti.
**
Gerçekten de sayın Devlet Bahçeli seçimlerden hemen sonra sözünü tutarak, parti organlarına yasama faaliyetlerinin ilk sırasına kamuoyu araştırma şirketlerine yönelik kanun teklifi hazırlanmasını koydurtmuştu.
MHP’nin sunduğu kanun teklifinde ise araştırma şirketlerine yönelik bir takım müeyyideler öngörülmüştü.
“Teklif, manipülasyon suçuna 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası getiriyor. Bu teklifteki koşul ve ilkelere aykırı olarak araştırma adı altında veya imasıyla kamuoyunu bir kurum, kuruluş, ürün, hizmet veya kişi hakkında olumlu ya da olumsuz yönlendirmek veya etkilemek maksadıyla yalan, yanlış, yanıltıcı veya eksik bilgiler sunan araştırmacı veya kamuoyu araştırma kuruluşunun sorumlu yöneticisinin 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmektedir."
**
Kanun teklifinden de anlaşılacağı üzere, bu tip manipülatif faaliyetler müeyyideye uğrayacaktı. Kamuoyunu ilgilendiren böyle bir konu hakkında düşündüğümüzde, gerçekten de araştırma şirketlerinin; yayınlanan araştırmayı kim için yaptığını, araştırmanın finansmanının kim tarafından karşılandığını, veri toplama, analiz etme ve değerlendirme safhalarında da objektif ve dürüst davranması gerekmez mi ?
Zaten son olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan “anket şirketlerine güvenmiyorum” diyerek tavrını ortaya koydu.
**
İnsan davranışlarını ve toplumu düzenleyen kanunların temel kıstası, “kamu yararıdır”
Kamu yararına aykırı bir şeyin kanunlaştırılması düşünülemez.
Anayasamızdaki demokratik devlet ilkesinin sonuçlarından bazıları, “etkin siyasal makamların seçimle işbaşına gelmesi ve temel kamu haklarının tanınıp güvence altına alınmış”4 olması gerekir.
Bu açıdan düşündüğümüzde anket şirketlerinin bu tip manipülatif faaliyetleri, Anayasal hakla korunmuş olan “demokratik devlet” ilkesine ayrı sayılmaz mı?
Denetimi ve objektifliği olmayan bir anket, bu temel hakkın güvence altına alınmasını sağlayabilir mi?
Seçmenin oy vereceği şahısları ve partileri farklı durumlarda göstererek seçmenin iradesini etkileyen anket şirketleri, kamu yararını aykırı hareket etmiş olmaz mı?
**
Seçim sonuçları ne olursa olsun, kaybeden manipülatif anket şirketleri ve ona inanan avaneler olacaktır.
31 Mart’ta Anayasal hakkımız olan oy vermek için hepimiz sandığa gitmeliyiz; bizim irademizi anket şirketleri değil sandık belirleyecektir.
1-https://tr.sputniknews.com/turkiye/201806261034017407-bahceli-mhp-gazeteci-iftira-tesekkur/
2-http://www.gunes.com/gundem/hakan-bayrakci-yalanini-itiraf-etti-erdoganin-kazanacagini-biliyordum-chplilerin-lincinden-korktugum-icin-aciklamadim-886777
3-https://www.aa.com.tr/tr/politika/mhpden-anket-sirketleri-icin-kanun-teklifi/1226399
4-http://www.anayasa.gen.tr/demokratikdevlet.htm