Aracısız bir şekilde insandan insan geçebilen ve kısa bir sürede tüm ülkelerin sorunu haline gelen Korona virüs vakasının ekonomik ve sosyal sonuçlarının siyaseti de önümüzdeki dönemde etkileyeceği görünmektedir. Bu salgının seyriyle ilgili her alınan önlem siyasi bir takım sonuçları getirdiği açıktır. Bu sürecin sonrasında devlet-toplum ilişkisinin nasıl şekillenebileceği ile ilgili sorular hem ülkemizde hemde dünyanın diğer ülkelerinde tartışılmaya başlanmıştır..
Hükümetlerin uyguladıkları daha müdahaleci yöntemler, özgürlüklerin kısıtlanması, ekonomik sarsıntılar nedeniyle işsizliğin artması, oluşan bu belirsizlik karşısında talebin azalması toplumların daha içe kapanık hale gelmesi bundan sonraki süreçte toplumların siyasi tercihlerinde de bir takım değişikliklere yol açabilir.
Korona virüs vakasında ortaya çıkanlar bugüne kadar genel kabul görmüş sistemlerin sorgulanmasına da yol açacaktır. Bu dönemde olmasa bile krizin sona ermesinden sonra bu tartışmaların yoğunlaşması beklenebilir.
Krizden nasıl çıkılacağı ile çözümler üretmeye çalışan hükümetler gibi ülkemizde de bu yönde adımlar atılmasında rağmen ortaya çıkan bu yeni durumun yarattığı ortamın siyasi bir faturasının olacağı açıktır. İktidarların değişmesinde ana etken olan ekonomik gidiş ve yarattığı sarsıntının derinliğin sandığa yansımasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bundan sonraki süreçte ekonomik beklentilerinin ne kadar karşılanıp karşılanmayacağıyla ilgili olan toplumun yapılanları dikkatle takip edip istediğini bulamazsa kendine başka alternatif arayacağı gerçeğiyle iktidarların adım atması onların bundan sonraki varlıklarını sürdürmesiyle de doğru orantılı olacaktır.
Dini ve manevi hassasiyetlerden daha çok ekonomik çalışmaların ön plana çıkacağı sağlık, tarım ve adaletli bir paylaşımın daha çok gündeme alınacağı bir siyaset anlayışının egemen olduğu tartışmaların olacağı bir döneme girdiğimizin işaretlerini alıyoruz. Bu dönemde yapılan uygulamalara sosyal medyanın da aracılığı ile toplumun verdiği tepki ve sonuçları bunun göstergesi gibi duruyor.
Toplumu en ince damarlarına kadar etkileyen bu yeni durumun yakın gelecekte ki siyasi hareketlere de yön vereceği açıktır. Toplum psikolojisini bu anlamda anlayabilen siyasetçiler varlıklarını koruyabilecek ve yaşamlarına devam edebilecekleridir. Kriz dönemlerinde “sorumluluk alan” ve “uygulayan”, “ortak akılla” ve “bilimin” ışığında hareket eden siyasetçi profilinin topluma verdiği güven ve toplum psikolojsini yönetme kabiliyetinin daha fazla olduğunu gören anlayış ihtiyaç duyulan siyaset biçimidir.
Özellikle çağımızda bilgi akışının artmış olması bu yaşanan yeni durumda diğer ülkelerde yaşananlarla kendimizi karşılaştırma şansı bulmamız , yaşanan bu tip büyük küresel krizler sonrası oluşan yeni yapılar , toplumsal ve ülke içindeki dayanışmanın önemi siyasetide bu konularda daha çok kafa yormaya itecektir. Bu çalışmalar günlük alınan kararların yanı sıra uzun vadede bu tip krizlere karşı hazırlıklı olmak için yapılabilecekler siyasetin hem ülke hemde küresel anlamda ana konusu olacaktır.