Altay, Bursaspor, Kocaeli, Malatyaspor,  Karşıyaka, Denizlispor, Eskişehir, Mersin, Sakarya ve Bolu gibi köklü takımlar kurumsal kimliğiyle krizden en az hasarla çıkmasını bilen, marka değeriyle krizi yenen, teknik direktör kalitesiyle takımı krizden koruyan ve futbolcu kalitesiyle küme de kalmasını bilen takımlar olmalıydılar. Türk futbolu açısından büyük önem taşıyan bu kulüpler iki maç kaybetti diye yönetimi dağılan, teknik direktörü kovulan, oyuncuları gruplara parçalanan takım değildir/olmamalıdır.

Bu gösteriyor ki, sezonda yönetsel bilgi ve beceriksizlikler kulüplerin tarihi ve kültürünün arkasına saklanarak gizlendi. Kulüp kurumsal ve profesyonel yöneticiler amatörce işler yapıldı. Planlar hayata geçirilemedi. Bütçe verimli kullanılamadı. Transferler bilinçli yapılamadı. Teknik direktörler, takımda kalma hesabı yapmak zorunda kaldı. Ancak, birçoğu kalamadı. Transfer edilen futbolcuların büyük bir bölümü, ya bu takımlarda oynayacak düzeyde değil, ya ‘kariyer transferi’ yaptı.  

Özetle görülmesi gereken; bu köklü kulüplerin kriz yönetimi ve kaostan çıkma mücadelesi, kendi yarattıkları bunalımdan çıkmaya yetmedi, tam tersine, çelişkileri daha da derinleştirdi. Bir taraftan yeniden yapılanma,  ekonomik küçülme, finansal fair play, yeni finans kaynakları yaratma, altyapıyı güçlendirme plan ve programları açıklanırken diğer tarafta camiadaki muhalifler, taraftar ve yerel medya baskısından kurtulmak için ligde kalma söylemleri birbirine karıştı. Ayrıca, transfer enflasyonu yaşandığını unutmamak gerekiyor.

Kulüp belirli bir sürece sıkıştırıldı. Plan ve projeler hayata geçirilemedi. Bunun uzantısı olarak gelir azaldı, borçlar arttı. Gelir yetmediğinden borç borçla kapatılmaya çalışıldı. Yöneticiler reel politika üretemedi. Eski anlayışla, kulüplerine yeni bir biçim vermeye çalıştılar ama olmadı. Kendi kariyer, hedef, ilke ve prensipleriyle çelişkiye düşen gereksiz işler yapmak zorunda kaldılar. Yöneticilerin, artan baskı karşısında hiçbir şey yapamayacağı bir zorunluluğa kapılmış, kendi kişilikleri dışında ‘günü kurtarmaya çalışan’ söylem ve davranışları dikkat çektiler.

Takımda, teknik direktör ve oyuncu transferini arttırdılar. Yöneticiler kurtarıcı teknik direktör ve futbolcu ararken, taraftar yeni bir yönetim isteyip durdu. Futbola karşı heyecan, tutku ve aşk var. Başarı için istek, arzu ve çaba var. Başarısızlığa karşı kızgınlık, öfke, saldırganlık ve nefret var, Ne ararsan var, derde devadan gayri. İstek ve arzu başarıya dönüştürülemedi. Yani üretimden çok tüketim yaşandı. Sonucunda da Sonbahar ’da ağaçlardan dökülen yapraklar gibi köklü takımlar birer birer soldular gittiler. Alanya spor Camiasını bekleyen en büyük sıkıntı oyuncu satamadığında da olacaktır. Asıl tehlike o zaman başlar.

Sözün Özü; İyi ki doğru dürüst yönetilen bu Camiayız ki, Süper Ligde yaşamaya devam ediyoruz. Kıssadan hisse, olduğumuz yerin değerini bilelim. Özellikle yönetenlerin motivasyonunu hep yüksek tutalım.