Elimizde Kalem var Lakin önemli olan bu Kalemi nasıl kullandığındır. Benim de bu konuda farklı bir yoğurt yiyişim var. Galibiyetlerde veya iyi günlerde fazla üstüne düşmem, hatta eleştirim artar ama ne zaman yenildik veya sıkıntılı günler yaşadık, hemen sahiplenme arzusu içimde beliriyor. Bir atmaca gibi kanatlarımı camianın üstüne kapatarak korumak kollamak istiyorum. Yıllar boyu alt ligleri yaşamış biri olarak özellikle Süper Lig'e çıktıktan sonra, buranın değerini ve kazanımlarını çok iyi bildiğimden, bunu günlük düşünenlere anlatmak gerekiyor. Sadece galibiyetlerde değil, mağlubiyetlerde de takımın yanında olmak aidiyetlik duygusu yaşayan herkesin görevi olması gerekir.
Tüm bunları yapmak için de, arma sevgimizi ölçmemiz gerekir. Elbette insanların sevgisini ölçecek bir aletimiz yok ama büyüyen Alanya'da Alanya spor sevgisi çoğalmıyor, bilakis yaptığımız eylemlerle de yaklaşımlarımız hep itmek üzerine olduğu için azalıyoruz. Nüfusumuz 400 bine yaklaşmış, biz halen 50 bin nüfuslu Alanya üzerinden köylü/şehirli veya sen bağırdın ben bağırmadım üzerine katılımlar sağlıyoruz. Durum bu iken elbette bu şehirde dün olmayan futbol kültürünü bugün de yarın da yerleştiremezsin. Biz önce topyekûn kendimizi değiştirmeli ve yenilemeliyiz. Alanya spor sevgisini yeni gelen insanlara nasıl şırınga ederiz, bunun üzerine çalışmalar yapmalıyız ki, doğru çoğalma ile aidiyetlik duygusu yerleşsin.
Camiamın yanındayım dedim ya, bu durum her koşulda hepimizde olması gerekir. Eleştiri yapılmasın demiyorum, asla da demem ama maraton başladıktan sonra eleştirilerimizi yıpratma değil kazanma üzerine yapmamız gerekir. Türkiye'nin en üst liglerinde yaşam savaşı verdiğimizi asla unutmamak gerekir. Hasan Çavuşoğlu, yönetim kurulu ve profesyonellerin 8 yıldır bu takımı ligde nasıl tuttuğunu asla unutmayalım. Marka değerinin nasıl yükseldiğini ve tarihimizin en güzel yıllarını yaşadığımızı bir an bile unutmayalım. Her sezon onca futbolcu kaybederken, yerlerini doldurmak için gece uyumayanları, bu işin mutfağını aklımızdan çıkarmayalım.
Her zaman dediğim gibi; 'Biz yarışan değil, yaşamaya çalışan bir takımız.'
İnsanlar şunu iyi bilmelidir; bu çark ne tribün gelirleri ile ne de günlük reklamlarla dönmüyor. Bu gelirler ancak stat masraflarını karşılayabilir. İki maç kaybediyoruz, düşüyoruz deniliyor, 2 maç kazanıyoruz Avrupa deniliyor. Skora göre hedef belirlemek yerine motive edici şeyler yapmak gerekmez mi? İyi günde veya galibiyetlerde iyi dilek de bulunmasan da olur. Önemli olan mağlubiyetlerde ve sıkıntılı günlerde topyekûn takımın yanında olursak doğruyu yapmış oluruz.
Uzun lafın kısası, bugünlerin değerini bilelim. Yarın bu ligden düşersek bugünleri çok ararız ama iş işten geçmiş olur. Bugün onlarca il takımları alt liglerde iken biz Süper Lig'de mücadele ediyorsak, şehir olarak Alanyaspor'dan habersiz iken sevenlere çok ama çok iş düşüyor. Yönetenlerin ve oyuncuların şevkini saha sonuçlarına göre yıpratmak yerine maratonun sonunu bekleyelim. İşin asıl ilginç yanı da bir grup İnsan bir İlçe takımını Kurtlar sofrasında 8 senedir tutuyorsa eleştiri değil, şapka çıkarılır.
Ayrıca takımın geleceği için doğru kararların alınması, bir takım değişimler içinde görüşünü belirtmek de gerekir ama mutlaka asıl görevimiz bütünlüğümüzü kaybetmeme üzerine olmalı. Onlarca Hoca gitti geldi, oyuncular gitti yenileri geldi ama kalan tek kesim Yönetenlerdir. İnanın bu kulüp doğru yönetilmese ilk tepkiyi ben koyarım.