Futbol yöneticilerinde saygı dili ortadan kayboldu. Değişik renkteki takımlar yine eskisi gibi aynı ligde karşılaşıyorlar. Futbolcular mücadele ediyor, ellerine geçen fırsatı değerlendiren kazanıyor, kazanırken seviniyor, mutlu oluyor; ama bu arada birçok insan yöneticilerin söylem ve davranışlarından dolayı ezeli dostluktan, sevgi ve saygıdan bir şeylerin eksildiğini ayrımsayamıyor. Hatta bazıları daha cesur, daha delikanlı veya daha özgür buluyor. Bu tarz yöneticilerin hareket yetenekleri arttı. Rakiplerini küçümseme, alaya almak ve psikolojik baskı kurmada iyice uzmanlar.
Amaç galibiyet, araç her ne olursa fark etmez olunca geçmişten gelen önemli kazanımların, dostluk, sevgi, saygı, centilmenlik, etik ilke ve prensiplerin üzerine sanki birer sünger çekildi; artık susmuyor, susma ihtiyacı hissetmiyor. Ezeli rakiplerine karşı gösterilmesi gereken saygı bakımından ilkesel bir sınırlama kalmıyor.
Yöneticiler, bırakın karşısındakilerini kendilerini dinlemez oldular. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Kazandıkları bir maçla sanki uçuyorlar. Saygı göstermek, sanki boyun eğmek anlamına geliyor. Hiçbir şey onlara saygıyı hatırlatmıyor. Karşısındakileri üzdüklerini, kırdıklarını, incittiklerini düşünmüyorlar.
Öz denetim sorunu olan bu kişiler köklü bir camianın üyeleridir; dolayısıyla, ağızlarından çıkan her istenmedik söz ve davranış, kendi kimliklerinin sınırını aşan camialarını bağlayan bir eylem oluyor. Bu nedenle, sorumluluk duygusu olan her insanın başkasını överken de yererken de kabul edilebilir gerekçeler göstermesi beklenir, yoksa yapılan iş basit bir duygusal tepkiden öteye geçemez. Sorumluluk, gücün değil, doğrudan doğruya bilinç ve bilginin doğurduğu bir gerçektir.
Argo konuşmayı nükte, küfretmeyi mizah zannediyorlar. Bu nedenle özürleri ikna edici ve gerçekçi olmuyor, sözleri nedense ya yanlış anlaşılmış ya çarpıtılmış oluyor yani özürleri kabahatinden büyük oluyor. Onlar yanlış söylemlerde bulunmuyor da dinleyenler yanlış anlıyor
Yöneticilerin görev, yetki ve sorumluluklarının dışında demeç vermesi, kulüplerin, kurumsal bir tavır ve etkileşim içerisinde olmadığını anlamına da geliyor. Bu bağlamda, ezeli bir müsabaka da galibiyet sonrası takımın performanslarından çok yöneticinin söylemleri konuşuluyorsa düzeltilmesi gereken çok şey var demektir.
Türk futbolunda efsane bir kulüp dediğimiz zaman, kulübün gelecek nesillere değerler sistemiyle yine efsane olarak aktarılabilmesi için temsil bütünlüğünün devamı gerekir. Yani efsane olabilme özelliğinin devamı için futbolcu, teknik direktör ve taraftardan önce yöneticiler efsane olmalı.