Dilediğini yapamamak kötü bir duygu .. Ama şu sıralar kimse dilediğini yapamıyor. Belkide en iyi seçeneğimiz evde kalmak.. “koronalı günler” ‘in içinden geçtiğimiz bu süreçte hastalığın seyri şu anda dikkatle takip ettiğimiz ana başlık. Tüm dünyayı evine kapatma çabaları büyük oranda başarılı olmuş durumda.. Hükümetler konu ile ilgili her gün yeni tedbirler alıyor ve insanların evde kalmalarını teşvik etmeye çalışıyor.
Bir yönümüz isyan olan, yasaklara karşı alerjisi olan insanoğlu iyi niyetli çağrılara değişik tepkiler veriyor. Yarım bardağı ortaya koyup sorduğumuzda yine üçe ayrılıyoruz..
**Birinci grup ; Bardağın yarısı dolu diyerek yapılanlara destek verenler bu gruba giriyor. Hastalığın seyrinin ve insandan insana geçmesinin çok kolay ve hızlı olduğunun farkındalar. Umutsuzluğa kapılmıyorlar yapılacak en iyi tepkinin önerilen tavsiye ve telkinlere uymak olduğunun farkındalar.. Panik yapmıyorlar and tehlikenin farkındalar. Zaman zaman yapılanlarla ilgili eleştirileri olsada kamunun çalışmalarından memnunlar.. Böyle bir duruma kimsenin hazırlıklı olamayacağının farkındalar.. Yaşanan tecrübenin ileride yapılması gerekenlere yol haritası olması gerektiğini biliyorlar ve bunu zamanı gelince daha çok dillendirilecekler. Ama o zamanın bu zaman olmadığının bilincinde olarak hayatlarını düzenliyorlar.. Evlerinde gelişmeleri yakından takip ederken eksiklerini tamamlama, belki günlük hayat koşuşturması içinde yapamadıklarını hayata geçirme faaliyetlerini yapıyorlar ve en önemlisi kendilerini güvende tutuyorlar. Aslında bu çevrelerinin güvenliğinide katkı veriyor..
**İkinci grup ; Bardağın yarısı boş diyerek yapılanlardan daha çok yapılmayanlar ilgili bu grup için “korona günleri” demek “ fırsat günleri “ anlamına geliyor. Tarihin kendilerine böyle bir misyon verdiğini kabul eden bu grup yapıcı olmaktan ziyade anlamsız bir çaba ve kısır döngü içerisinde, hayatın akışına ters bu yeni durumu lehine çevirmeye çalışıyor. Bu emek gerektirmeyen ve yaşanan yeni sürece katkı sunmayan grup kendilerini farklı göstermenin yolunun bu olduğunu düşünenler çağımızın kendilerine sunduğu iletişim imkanları ve sosyal medya aracılığı ile taraftar bulmaya çalışıyor.. Farkında olmalarına rağmen insan hareketlerinin bu kadar yoğun yaşandığı bir dönemde alınan önlemlerin uygulama aşamasındaki zorlukları yok sayıyorlar. Kendilerine yarattıkları dünyadan çıkamadıkları ve yaşadığımız çağı yorumlayamadıkları için “kendi sınırlı çemberlerinde” dönüp duruyorlar..
**Üçüncü grup ; Bu grup ortada bardağı dahi görmeyen ve tüm yaşananları yok sayanlardan oluşuyor. Kendi aralarında ikiye ayrılıyor. Bardağa dahi dikkat etmedikleri için bardak dolu diyenler ve kendilerine söylenenlere kimin söylediğine bakmadan göre hareket edenler. Hastalığın gerçekliğinden, seyrinin nasıl olabileceğini bir yana bırakıp tamamen teslimiyetçi davranan bu grup sosyal mesafe kavramı bu kadar önemliyken gerek dini gerek geleneksel gerekse farklı bağlılıklarla toplantılar düzenlemeyi bir araya gelmeyi sakıncalı görmeyen bu grup “tevekkül” anlayışını yanlış yorumlayanlardan oluşuyor. Bardağa dahi dikkat etmeyen ikinci bölüm hiçbir şey olmamış gibi normal yaşantısına devam edenlerden oluşuyor. Kendince yarattıkları sebeplere sığınarak toplumun genel sağlığını ve hatta düzenini tehlikeye atan bu grup “bencil” ce yaklaşımlarının verdiği zararları önemseyenlerden oluşuyor.
Aslında bu tip durumlarda bir grup daha ortaya çıkıyor ancak onları bu kategorilere koymak insanlığa karşı yapılan haksızlık olur. Bu grup yaşanan bu süreçte kendilerine haksız mefaat sağlama peşinde olanlar ve ortaya çıkan ve hepimizin aciz düştüğü durumda kendilerine fayda sağlamanın peşinde olan bu grubun yok sayılması ve önümüzdeki süreçte not edilmesi gerekiyor.
Yaşanılan bu ve benzeri süreçlerde belki de en büyük şansımız toplumun büyük kısmının ki ben onu %90 gibi görüyorum akla, mantığa ve geleneksel yapımıza uygun hareket etmesi süreçleri kısalttığı gibi başarı ile çıkmamızın en büyük gerekçesidir. Ülke nüfusunun kalabalık olması oranı küçük olsa bile diğer gruplarında sayısal anlamda varlığını, iletişim olanaklarının son derece gelişmesi sonucu bize sürekli hatırlatmaktadır.
Unutulmamalıdır ki bu tip seyri belirsiz durumlardan başarı ile çıkmanın yolu “birlikten kuvvet doğar” ana fikrini esas alarak akıl, mantık ve bilim ışığında hareket etmektir.