Görsel basın, sosyal medya henüz bizi esir almadığı zamanlarda, dedelerimizin ninelerimizin dizlerinin dibinde oturup onların hikayelerini dinlerdik. Büyük aileler esastı.Yalnızlık çekmezdik, herkes herkesin derdiyle ilgilenir, tek kazan kaynar çorbalarımızı aynı tastan içerdik. Aile içi iletişimin sağlanması için terapilere, seanslara ihtiyaç yoktu. Kültürel birikimler nesillere ağızdan ağıza görerek,duyarak aktarılırdı. Büyüklerin nelere kızdığı, küçüklerin nelere sevindiği bilinirdi. Bayramlarda akrabalar gelir, onlara gidilirdi. Düğünlerinde cenazelerinde duygularına ortak olunurdu, muhabbet bereket artardı. İletişim had safhadaydı…
Teknoloji ile uzaklar yakın edildi. Başka diyarlara ulaşılır oldu, haberlere vakıf olundu, ancak aile içi iletişim zayıfladı, neredeyse yok oldu. Toplumların en önemli dinamiği olan ailenin bireyleri başka yerlerde mutluluk arar oldu. Bireyin ebeveyni ile iletişiminin kopmasına teknolojinin yanında ekonomik ve sosyal sebepleri de eklemek tabiki mümkün…
Dijital dünyayı, teknolojiyi verimli kullanmak elbette olabilir, ancak bunun için medya okuryazarlığı ve bilinçli bir aile eğitimi şart. Aile bağları medeniyetimizin en fazla değer verdiği sevgi ve saygı öğretisidir. Yaratıcıya inanmaktan sonra anne ve babaya itaat gelir. Onların rızasından geçer ilahi bağın yolları…
Çağımız algı çağı ve iletişim kanalları sonsuz. Medya yolu ile yapılan iletişimde küresel güç odaklarının yoğun bir taarruzu ile karşı karşıyayız. Artık medyanın gücünden değil, gücün medyasından söz eder olduk. Şüphesiz iletişimde iki taraf vardır. Mesajı veren ve alan. Mesajı veren çok donanımlı, alan kitleler ise eğitimsiz olursa toplumlar istenildiği gibi yönlendirilebilir. Mesajı alanın durumu tahlil edilip, uygun bir dil ile planlı içerikler topluma sinsice enjekte edilebilir. Bu işte emperyalist ülkeler çok ilerlemiş ve uygulayıp netice almışlardır. Hainleri kahraman, kahramanları hain göstermek artık çok kolaydır. Gördüğüne inanmaya meyilli cahil kitlelerin artık gördüğüne bile inandırmamaya muktedir bir iletişim teknolojisi çağındayız…
İnsani değerlerimizin; aile içi ve akrabalık ilişkilerimizin canlandırılması haricinde, savunmasız kalan toplumların durumu vahimdir. Örnek ahlak sahibi insanların ve etrafında kümelenen kişilerin dayanışması ile ancak dijital çağın zararlarından korunabiliriz. Dini, milli ve ahlaki duyguların hamaset ile kullanılmasının ve manipüle edilmesinin önüne geçmek ancak bu şekilde sağlıklı düşünme ve sağduyu ile mümkündür…
Muhabbetle…