Sarnıç Arapça su depolama mekanları anlamında .Tekili Sıhriç,çoğulu Saharıc.Dilimizde de sarnıç olaak yer bulmuş.Binlerce yıllık efsanevi bir geçmişi ile dillere destan Alanya kalesi, 400 dönüm üzerine kurulmuş ve 400 ‘ün üzerinde sarnıca sahip.Bu sarnıçların bazısı kamu,bazısı da özel amaca matuf yapılmış.Özellikle İç Kale denilen 17 dönümlük ana mekanda 6 adet büyük sarnıç var.Bunların tamamı yağmur sularıyla hasat edilerek toplanan suların depolandığı alanlar.Tıpkı kaledeki diğer yüzlerce sarnıçta olduğu gibi.Zira kalemizde hiç bir su kaynağı veya pınar yok.O nedenle sarnıç kaçınılmaz bir mecburiyet.İç Kale’nin adı Sarnıç kalesi diye bir üne kavuşmuş sırf bu toplu kamu sarnıçlarından dolayı.Tarihi yarımadanın hemen doğu ve batı kıyılarında iki tane tatlı su merkezi var kanımca.Batıdaki Kleopatra –Kırk Merdiven suyu namıyla yeryüzüne çıkıyor.Ehmedek ‘ten aşağıya doğru gizli bir tünel olduğu ,bugün sadece denize kavuştuğu yerde kalıntısının kaldığı ve denize kavuştuğu yerde bir metrekarelik el yapımı su dağarının bulunduğunu belirtmeliyim.Hem denizden denizciler hem de karadan balık tutan halk bu merdivenlerden inerek su içerlermiş.Ve bu su hem Hristiyan ayazma inançlarında hem de Müslüman su inançlarında mistik bir su olarak karşımıza çıkmaktadır.Diğeri de Lifos suyu,Girene çeşmesi ve Tersanenin 3. Gözündeki tatlı kuyu suyu olarak karşımıza çıkıyor.Lifos suyu tekneyle yaklaşılıp su alınabilen bir yerken ,iskelenin doldurulması nedeniyle şimdi denizle arasında yol vardır.Doğu kanadında saydığım bu üç tatlı su merkezinin tek bir ana kaynaktan beslendiğini düşünüyorum.Tersane’deki kuyu suyu da,Girene çeşmesi de ,Lifos suyu da çok yakın tarihlere kadar insanımızın kullandığı sular olmuşlardır.Artık bu yerler tarih boyu yaşanılan anılarını insanlara hatırlatmak için duruyor gibiler sanki.
Peki Alanya Kalesi binlerce yıl bir akarsudan ya da pınardan beslenilen bir yere kurulmamış da niçin bunca sıkıntının çekildiği ve yağmur suyu hasadına mecbur kalındığı bir yüksek tepenin ,güzel dağın zirvesine kurulmuş.Cevabı yine başka bir mecburiyette.O da güvenlik ve sağlık.Tepelere inşa edilen kaleler ,dolayısıyla şehirler in öncelikli hedefi bunlar.Su ise ikinci planda ama mutlaka elde edilecek ortama sahip olmalı.Alanya Kalemiz de üç tarafı denizlerle çevrili,güvenli,yüksek,havadar ve aynı zamanda da sulak tarım arazilerine sahip bir hinterlandı var.O da şimdiki şehrin yayıldığı alüvyal ova ve Torosların etekleri.Kale’nin buraya tesisinde elbette denizlerle çevrili ve 250 metre yükseklikte olması tercih sebebi olmuş.Zira denize kıyısı tamamen sarp ve dik falezlerden oluşmaktadır ve zaptı pek de kolay değildir.Elbette limandan azami istifade etme imkanı da gözardı edilmemelidir.En nihayetinde bütün bu bileşenlerin getirdiği zorluklar, suyu hasat etme pahası adına göğüsleniliyor.
Kamu sarnıçlarını tanıtmaya İç Kale’den başlayalım.İç Kale, nam-ı diğer Sarnıç Kalesi içindeki 6 adet sarnıcı nedeniyle bu ünvanı almış.Bunlardan bir tanesi hemen bilet kesilen ve sonradan açılan kapıyı geride bırakıp sağ yanınızdaki sarayı geçince hemen sağdaki sarnıçtır ve 1991 senesindeki kazılar ve çalışmalar sonucu buranın bir Bizans sarnıcı olduğu tespit ediliyor.Elbette Türklerden önceki dönemde de buradaki tek su hasat yönteminde sarnıçlar kullanılıyor.Diğer sarnıçlar Selçuklu eseridir.Belki de yıkılarak yenisi yapıldı kim bilir.Hepsinin içine merdivenler marifetiyle girilmektedir.Buradaki en meşhur sarnıç tabi ki Adam Atacağı denilen yerdeki sarnıç.Bazılarına göre burasının üstü bir deniz köşkü olsa da ,sarnıç olduğu gerçesi ortada durmaktadır.Bazılarına göre ise Bizans döneminde buradan mancınıkla denize ölüm mahkumları fırlatılmaktaydı.İşin en ilginç tarafı da şu ki,her türlü dış müdahalelere karşı ( pis tutma,zehirleme) sarnıç sularının surlar içine gizlenen toprak künk,büz marifetiyle gerekli yerlere suyun nakledilmesidir.
Kalemizdeki en ilginç sarnıçlar elbette çeşmeli sarnıçlardır ve çok amaçlı kullanımlara yönelik projelendirilmişlerdir.En meşhuru Esat Burcu sarnıcı.Kalenin surlarında oluşturulan yağmur suyu hasat kanalları vasıtasıyla bu sarnıca dolan yağmur sularını kovayla su çekimi haricinde dışarıdan da kullanıma açmak nedeniyle zeminden 30-40 cm yukarısına çeşmeler yerleştirilmiş.Sarnıcın zeminine çöken topraktan arındırılmış su kullanıma sunulmuş oluyor.Süleymaniye cami sarnıcı da böyledir ve hala kullanılmaktadır.Ancak cami çatısının her tarafı değil sadece bir bölümünden yapılan hasat kullanılmaktaydı.Özellikle caminin hemen yanında bulunan su tahliye kanalına ahşap bir kanal da eklemek suretiyle Pazar Sarnıcının suyu temin edilmiş oluyor.Çeşmeli sarnıç örneği elbette fazla kalemizde.
Özellikle Eski Pazar kapısı yanındaki 20x20 metre ebatındaki büyük sarnıcın su hasadı için izlenen yol çok ilginç ve hala izleri yerinde durmaktadır.Şimdilerde içinden geçtiğimiz ve sonradan açılan tünelden hemen içeriye girince sağ üst tarafa doğru olan ve bu iş için ayrılan özel bölümden sular bir kanalize sistemle sarnıca kavuşturulmuş.Etrafı küçük surlarla çevrilmiş zira her türlü hayvan ve insan geçmesini engellemek ve yağan yağmur suyunu zaptedmek böle mümkün olmuş.Elbette yağmur öncesi otlardan ve tozdan,topraktan temizlemek ve ilk yağan yağmurun burayı yıkaması için kullanılması güzel bir teknik.Sonraki yağmurlar artık sarnıcın hakkı addedilmiş.Aslında bütün sarnıçlarda yapılan da bu.İlk yağmurlar sarnıca verilmez ,sarnıcın ve su toplama havzalarının temizliği için kullanılır.1969 senesinde Alaeddin Keeykubat ilkokulunun açılmasından sonra belediye tazyikli su bağlayınca Eski Pazar sarnıcı da misyonunu tamamlamış oldu.
Yaklaşık 750 metrekare alanıyla en büyük sarnıçlarımızdan birisi de Hisariçi’nde bulunan Keleççe sarnıcıdır.Buranın da kendine has bir su toplama havzası vardır. Günümüzde bahçe sulamada kullanılmaktadır.
Belki de en meşhuru ve Alanyamızın Yerebatan Sarnıcı ayarındaki bir sarnıcı elbette ki Mecdüddin Sarnıcıdır.Alanya ağzındaki adı Mecveddin sarnıcıdır.Burası hemen Bedesten ile Akşebe Sultan mescidi arasındadır.300 metrekare bir alanı vardır.Sarnıç oldukça derindir ve faaldir.Özellikle 2010 senesinde belediyeye tahsisinden sonra turistik amaçlı ışıklandırma ve ahşap yürüyüş yollarıyla çok daha güzel bir hale kavuşmuştur.İki ayrı merdivene sahiptir ve iç mekanı bütük tonozlar kaplamaktadır.Dam bölümünde su çekme bacası vardır ve hasat bölümünden ayrı olduğunu gözlemledim.Tarihi sarnıçların su hasat işlevi kadar ,elde edilen suyun muhafazası ,soğuk ve temiz kalması için de teknikler geliştirmesidir.O da havalandırma bacalarıdır.Dam bölümünden ve bedesten damından elde edilen yağmur suları burayı beslemektedir.Nilgün Akman aktarımıyla buraya halk Leb-i Derya dermiş.Zira kova ile dövülen suyun genişlikten dolayı dalgalandığı ve durgun su olmaktan çıkarak gönül rahatlığıyla kullanıldığını belirtmektedir.Kayhanlar evi sahibesi Ebe Kadın’ın buradaki su alımını kontrol ettiğini ve adil bir dağıtım olsun diye uğraş verdiğini de ifade etmektedir.
Alanya Kale’si dışında da pek çok noktada sarnıç görmek çok mümkün.Hatta çevresinde su kaynakları olsa bile üzeri köşk alt kısmı da sarnıç olarak projelendirilen pek çok yapı var.Bunlar genellikle bahçe sulamaya dönük inşaa edilmişler.Örneğin Hasbahçe’de yöre insanının zindan dedikleri sarnıç gibi.Bir gün bir tanıdık büyüğüm şöyledemişti.Tamam bütün bunlar horosan harcından yapılıyor, yapımında binlerce yumurta akı kullanılıyor da o yumurtaların sarısını ne yapıyıorlar.Bilemedim dedim.Hah işe onları sarnıçların iç harcına katıp iç sıvasını yapıyorlar dedi.O nedenle sızdırmıyor suyu dedi.Bunun bilimsel tarafını bilemiyorum lakin değerlendirme yapmaya değer buluyorum.
Kalemizde birisi Hisariçi ,birisi de Tophane mahallesi olmak üzere iki adet Selçuklu ,hangi dönemden olduğu bilinmeyen ve üzerindeki gemi graffitileri nedeniyle Graffitili Çeşme denilen çeşme ve Hisarçi mahallesinde de bir Osmanlı dönemi çeşmesi vardır.Özellikle Girene çeşmesi Evliya Çelebi’ye konu olmuş ve Sultan Alaeddin’in burayı yaptırdığını aktarsa da ,üzerindeki kitabe devşirmedir ve meseleyle alakası da yoktur.Bir diğer devşirme taş da Erken Roma devrine aittir.O da sol alt zeminde ters döndürülmek suretiyle kendine yer bulmuştur.Tophane mahallesinden Hayri Balıktay’ın verdiği bilgilere göre surların hemen içkısmında taksimat yeri olduğunu ,buradaki iki ayrı büzden hamama ve çeşmeye su taksim edildiğini ve taksim zamanlarının ihtiyaca binaen yapıldığını anlıyoruz.Bir diğer önemli konu da Kızılkule’deki askerin ,düşmana görünmeden gizli geçitten inerek buradan su doldurup yine aynı yerden geri döndüğünü hatta aynı benzer sistemin Alara kalesinde de olduğunu aktarması oldu.Bu suyun gizli merdivenden sadece Kızılkule’ye değil de Alanya Kalesi’ne de götürülmesinin imkan dahilinde olduğunu da ekledi.
Alanya Kalesi dışında olan ve Dinek mahallemizdeki su terazisi namıyla meşhur olan tarihi yapı haricinde kale içinde de su terazileri vardır.Bunlar suyu regüle etmek ve su dağıtımını istendik düzeyde ve zarar verdirmeden dağıtmak amaçlı yapılmıştır ve hemen Bedesten yanındaki su terazisi bugün tescillenmiş konumdadır.
Kalemizdeki bu anlattığım su temin yöntemlerinin haricinde kullanma alanları da mevcuttur.Hamamlar,deri tabakhaneleri ,kirli ve pis suların tahliyesi,yağmur suları drenaj hatları vb hepsi başka başlıklar altında köşemize konu edeceğimiz türdendir.
Bir başka “Geçmişten Geleceğe Alanya “ koridorlarında görüşmek üzere esen kalın.