Dünya ve Türkiye gündemini oluşturan, küresel ölçekli bir hal alan, çağımızın vebası korana virüs insanların yaşamını her yönüyle etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor.
Pandemi nedeniyle sağlığımız için virüse karşı oluşturulan tedbirler kapsamında insanların özgürce hareket etmesi kısıtlı bir hal almıştı. İnsanlar arasındaki teması azaltmak ve virüs bulaşmasını önlemek için sosyal izolasyon tedbirleri uygulandı. Toplum olarak daha kurallı ve daha hijyenik yaşamak için atılan bu adımlar ile uğraşırken devamında ekonominin kriz sinyalleri vermeye başlaması, önceden de alışık olmadığımız tedbirler nedeniyle insanları iyice sıkıntıya ve bunalıma soktu. Sürecin belirsiz bir hal alıp uzaması da işin tuzu biberi oldu. Bir taraftan beden sağlığını korumaya çalışan insanların diğer taraftan ruhen de etkilenip strese ve sıkıntıya girmesine sebep olmaya başladı…
Turizme dayalı bir bölgede olmamız ve sezonun başlamamış olması, İşlerin güçlerin zayıflığı veya işyerlerinin kapalı olması, boşta kalan, sıkılan ve çok boş vakti olan insanları bir şeylerle uğraşmaya, bir uğraş bulmaya itti. Bu süreçte insanların aklına gelebilecek en iyi uğraş ise doğada olan ve çok ihmal ettiğimiz topraktı. Doğanın bize sunduğu doğal terapi ortamı olan, hoşça vakit geçirmemizi sağlayacak toprağı işlemek ve tarım yapmaya yönelmek iyi bir fikir olarak karşımıza çıktı. Hem iyi bir hobi, hem de iyi bir stres atma aracı olan toprak, bir taraftan kısıtlanan sosyal yaşantıya iyi bir alternatif oldu. Bir yandan da unutulan ve eskiden birçok ailenin kendi yiyeceği organik sebze ve meyveleri ürettiği ekip biçtiği, turşusunu kurduğu, kış için kuruttuğu, fazlasını komşularıyla paylaştığı pek ticari amacı olmayan böyle güzel bir alışkanlığı tekrardan meydana çıkarttı. Hatta bu sayede atalarımızdan kalıpta köylerde ve yaylalarda unutulan, bakımsız, atıl vaziyetteki tarlalar ve bahçeler işlenip tekrardan gün yüzüne çıkartılıp tarıma kazandırıldı. Atalarımızın da dediği gibi;‘’Toprağı işleyen, ekmeği dişler’’ yada günümüzde en çok telaffuz edildiği gibi; ‘’Üretim her zaman kazandırır’’ Mantığıyla da bu kriz döneminde işi daha profesyonelce ve daha büyük ölçekli yaparak ticari tarım üretimine geçenlerde oldu…
Korana virüs bir taraftan insan sağlığı için tehlike arz ederken, diğer taraftan da hayatımızdaki temponun azalması ve şehir hayatının yavaşlamasıyla doğanın kendisini tamir edip yenilemesine fırsat tanıdı. Bir diğer taraftan da insanların büyük krizlerde neler yapabileceğini, zorluklarla nasıl mücadele edileceğini meydana çıkarttı.
Gelelim asıl konumuza;
Bu süreçte bölgemizde tarım ve hobi amaçlı arsa, tarla için talep artışı oldu. İmkan ve olanakları olanlar satın alarak bu taleplerini karşıladılar. İmkan ve olanakları olmayanlar için ise; Çevremizde bir çok sahipsiz ve atıl vaziyette olan arsalar, araziler, tarlalar var. Bunları tespit edip sosyal devlet anlayışına uyacak bir şekilde toplum yararına sunmak lazım.
Burada orman özelliğini kaybetmiş araziler nedeniyle Orman Bakanlığına, çeşitli nedenlerle devlete geçmiş arsalar, araziler ve çiftlikler nedeniyle Hazineye, imar çalışmaları ve büyükşehir yasasıyla nedeniyle belediye bünyesine geçen araziler, tarlalar ve arsalar nedeniyle Belediyelere büyük iş düşmekte. Bu resmi kurumlar arasında iyi bir iş birliği yapılarak uygun bölgelerdeki yerlerin seçilerek belediyelere tahsisi yapılmalıdır. Bu yerlerde düzenlenerek betonlaşmaya yer vermeden imar ve ihya edilerek, 300-500m2 olacak şekilde parsellenerek, insanların boş vakitlerini geçirip değerlendirebileceği, aile bütçelerine katkı sağlayabileceği, küçük ölçekli tarımsal üretimler yapabileceği, doğa dosttu, hobi bahçeleri olarak düzenlenmelidir. Bu yerler içinde çok ekonomik bir bedel tespit edilip 3-5-7-10 sene gibi periyotlarda kullanım amacı ve yapılacak tarım çeşidine göre kurallar dahilinde kiraya verilerek faaliyete geçirilmelidir
Gözlemleyebildiğimiz bu tür konuları dillendirerek gündeme getirmek bizden uygulamak belediyelerden.
Sağlıcakla Kalın..