Öncelikle bu sorunu çözebilmek için tüm Dünya ve özellikle Avrupa ülkelerinin bu konuda neler yaptıklarına bir bakmamız gerekir diye düşünüyorum. 29 Mayıs 1985’te Belçika’nın başkenti Brüksel’de oynanacak olan Juventus ile Liverpool Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçının başlamasından önce Liverpool taraftarlarının İtalyanlara saldırması tam bir facia idi.
Çıkan panik sonucunda bir duvarın çökmesi ve ardından taraftarların tel örgüye sıkışması sonucunda 32 İtalyan, 4 Belçikalı ve 1 kuzey İrlandalı olmak üzere, toplam 37 taraftarın öldüğü, adını da bu stadyumdan aldığı Heysel Faciası ile başlamadı kuşkusuz. Bu olayın çok öncesi ve sonrasında yaşanan acı olaylar oldu!
Ancak ben Heysel Faciasının her şeye rağmen bir milat olduğunu söyleyebilirim. Bu faciadan sonra acilen toplanan Avrupa Konseyi çok kısa bir zamanda bir deklarasyon yayınladı ve bu bildirgeye tüm Avrupa ülkeleri (Türkiye dahil) imza koydu. Buna göre futbol sahalarında oluşacak şiddet konusunda o ülkenin Federasyon başkanlarını sorumlu tuttu ve şiddete karşı yapmaları gereken her şeyi 11 madde halinde ülke spor bakanlıklarına yolladı. İngiltere’nin o günkü başbakanı Margaret Thatcher deklarasyonu beklemeden ilk cezayı kendi Ulusal takımlarına vererek Avrupa şampiyonalarına 5 yıl men cezası verdi! Ve ardından, yayınlanan bildirgeye duyarlı olan ülkeler başta Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, İspanya kuşkusuz İngiltere hemen harekete geçerek istenilen şeyleri uygulamaya geçtiler. Neydi bu yapılan şey?
Kuşkusuz öncelikle taraftar dernekleri projesini kurdular, amaç futbol alanlarındaki şiddet problemine köklü bir çözüm getirmekti. Taraftar derneklerinin amacı da spor alanlarındaki şiddetin azaltılması, pozitif taraftar gruplarının çoğaltılması, gerek ulusal ve gerekse uluslararası müsabakalarda ülkelerin bu alanda sağlıklı çözümler üretmesi yatmaktaydı. Sporda şiddetin çözümü için; Yasalar çıkarmanın yerine tüm dünyada uygulanan sosyal içerikli proje ve çalışmaların sayısının arttırılmasının yanı sıra çeşitli kurumların da bu çalışmaların içerisinde aktif olarak görev almaları ve çalışmalara destek olmaları gerekmektedir.
Bu kurumlar hem UEFA ve hem de Avrupa konseyinin tanıyıp desteklediği Avrupa Futbol Taraftarları Birliği (FSE), bu konuda hem UEFA’nın ve hem de FIFA’nın desteklediği şiddet karşıtı organizasyonlara katılmaktan başka bir şansımızın olmadığını düşünüyorum.
Başlangıçta bir dizi organizasyonun başlatılması söz konusudur. Bu bağlamda Başta Spor Bakanlığımız ve Futbol Federasyonumuz olmak üzere, Tüm üst düzey futbol kulüpleri ile 1. 2. ve 3. Lig kulüplerin bulunduğu tüm il valilikleri, Emniyet Müdürlükleri, Spor il müdürlükleri ortaklaşa bu çalışmanın içerisine girerek, Türkiye genelinin Futbol sahalarındaki şiddeti belirli düzeye indirecek çözüm projelerine odaklanmaları gerekmektedir. Yapılacak olan bu taraftar projesi hemen hemen tüm Avrupa ülkelerince uygulanan ve Avrupa Futbol Taraftarı birliği (FSE) ağına bağlı olarak sürdürülmelidir.
Bu bağlamda çözüm için; Eğitim ve Gelişim çalışmaları yapmak zorundayız; Bunun için TFF’nuna büyük görevler düşmektedir; Şöyle ki! Öncelikle Federasyon bünyesinde bu alanda çalışabilecek bilgi, görgü ve deneyim sahibi kişilerden oluşan bir birim kurmalıdır. Bu birimin adı Taraftar Koordinasyon Merkezi olmalıdır. Bu birimin ortaya koyacağı plan ve projelerin, Futbolun tüm paydaşlarına (Sporcu, antrenör hakem ve yöneticilerine) zaman geçirmeden bilgiler aktarılması bağlamında çalışmalara başlaması gerekir. Bunları başarırsak Futbolda Şiddet işte o zaman tarihe karışabilir.